tag:blogger.com,1999:blog-2446756084493750792024-03-13T15:12:50.943+03:00Thalassapolisthalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.comBlogger71125tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-41204384590561024642012-06-29T15:31:00.000+03:002012-06-29T15:31:02.486+03:00Onlara Ne oldu? Aztekler<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-8tsfeokJtVU/T-2fo_O-yhI/AAAAAAAAHk0/B0A0T_OSm4w/s1600/250px-Xipe_Totec_mask_Louvre_MH_78-1-60.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://4.bp.blogspot.com/-8tsfeokJtVU/T-2fo_O-yhI/AAAAAAAAHk0/B0A0T_OSm4w/s320/250px-Xipe_Totec_mask_Louvre_MH_78-1-60.jpg" width="304" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; vertical-align: middle;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; vertical-align: middle;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">İspanyol Komutan Hernando Cortes ve tepeden tırnağa silahlı bir avuç
askeri, Tenochtitlan kentinin kapısına ulaştıklarında gözlerine
inanamamışlardı. Karşılarında Venedik kentinin bile sönük kaldığı lüks ve büyük
bir kent vardı. Bir gölün üzerinde kurulu olan kent sayısız yapay adanın
üzerine yayılıyor ve çok sayıda köprü, kanalların üzerinden adaları birbirine
bağlıyordu. Çok geniş bulvarlara, sayısız tapınaklara sahip Tenochtitlan kentinin o tarihte nüfusunun 150.000 olduğu
tahmin edilmişti. Bu rakam belki bugün için pek bir şey ifade etmiyor, ama o
tarihte Tenochtitlan’ı dünyanın en kalabalık kentlerinden biri yapıyordu. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; text-align: justify; vertical-align: middle;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Tenochtitlan kentini kuran Aztekler, Orta Amerika’ya
kuzeyden göçen bir kavimdiler. Uzun yıllar kendi bölgelerindeki diğer halklar
tarafından “barbar” olarak nitelendirilmişlerdi.13. yüzyılda kendilerinden önce
kuzeyden orta Amerika’ya doğru yürüyüşe geçen Toltekler’i izleyen Aztekler, tam
2 yüzyıl boyunca bu bölgeyi ellerinde tuttular. Çok katı kurallara sahip
aristokrasisi, gelişmiş kurumlarıyla tarihin en güçlü merkezi devletlerinden
birini kurmuşlardı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Bugün bütün tarihçiler, çıplak
ayakla ve yırtık pırtık giysiler ile kuzeyden güneye doğru hareket eden bu
kavmin, çok kısa süre içinde nasıl bu kadar güçlü bir imparatorluk
kurabildiklerini araştırıyorlar. Bir grup tarihçiye göre çok mükemmel birer
savaşçı olan Aztekler, aynı zamanda olağanüstü bir uyum yeteneğine sahiptiler.
Örneğin uzun göç yolları boyunca önlerine çıkan her halktan kendileri için iyi
olanı almayı becermişlerdi. Çok tanrılı dinlerinin de büyük ölçüde kuzeyde
yaşarken temas halinde oldukları Kuzey Amerika yerlilerinin dini inançlarından kaynaklandığı
belirtilmekte. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-PU_Dt5oe8f4/T-2fsgqzelI/AAAAAAAAHk8/1oq9Y40tI4Y/s1600/250px-Xiuhtecuhtli_1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="302" src="http://2.bp.blogspot.com/-PU_Dt5oe8f4/T-2fsgqzelI/AAAAAAAAHk8/1oq9Y40tI4Y/s320/250px-Xiuhtecuhtli_1.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<o:p><span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Aztekler kendilerini “Güneşin
seçilmiş halkı” olarak görüyorlardı ve ona sık sık savaş esiri kurban
ediyorlardı. Astronomi konusunda zamanın diğer topluluklarına oranla çok daha
ileri bilgilere sahiptiler…</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Bugün tarihçilerin anlamaya
çalıştıkları bir başka konu da , böylesine kısa bir süre içinde 100-150 bin
nüfusu bulan kentler oluşturan Aztekler’in kısa bir süre içinde bir avuç İspanyol
conquistador’u tarafından kısa bir süre içinde yıkılmaları. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Aslında bu konu tarihte çok
abartılıyor. Aztekler’i yok eden kesinlikle Cortes ve bir avuç maceracı değil.
O dönemde bugünkü Meksika toprakları içinde Aztekler’in yanı sıra başka yerli
kavimlerin de yaşadığı biliniyor. İşte bu kavimler iyice güçlenen ve tüm
kaynakları kullanmaya başlayan Aztekler’den rahatsızlardı. Bunlar,
düşmanlarının yenilmesini sağlamak için İspanyollarla iş birliğine girdiler ve
onlara hem rehberlik hem de askeri yardım yaptılar. Böylece, Aztekler’in
yaşadığı tüm Meksika toprakları 1524 tarihinde İspanyolların egemenliği altına
girdi. Hıristiyan dinin kabul etmeyen binlerce yerli ve Aztek işkencelerle
öldürüldü. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-FQkjhSnAk2Q/T-2fwJmUOPI/AAAAAAAAHlE/bKRGLVlG0oM/s1600/220px-Aztec_Sun_Stone_Replica_cropped.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="308" src="http://4.bp.blogspot.com/-FQkjhSnAk2Q/T-2fwJmUOPI/AAAAAAAAHlE/bKRGLVlG0oM/s320/220px-Aztec_Sun_Stone_Replica_cropped.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">İspanyol baskısı bugün bile
sürmekte. Ülkenin kırsal kesiminde konuşulan ve bir Aztek lehçesi olan “Nahuatl”
dili resmen yasak . Bir çok tarihçi çok az sayıda kalan Aztekler’in İspanyol
göçmenlerle kaynaştığını ve böylece bugünkü Meksika’nın melez halkının meydana
geldiğini söylüyorlar. Gerçekten de bugün bir çok melez Meksikalının yüz hatları
eski Aztek maskelerindeki görüntüleri anımsatıyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<b style="color: #274e13; font-family: Arial, Tahoma, Helvetica, FreeSans, sans-serif; font-size: large; line-height: 25px;"><span style="font-family: Wingdings;">˜</span><span style="font-family: Arial;">SON</span><span style="font-family: Wingdings;">™</span></b>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-18864496787072116202012-06-15T13:24:00.000+03:002012-06-29T14:12:10.932+03:00Onlara Ne oldu? Hunlar<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-zzoatWXd24E/T9sKs1sZfkI/AAAAAAAAHYI/yXvZ200tURY/s1600/800px-Shepherd-c-048.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="250" src="http://2.bp.blogspot.com/-zzoatWXd24E/T9sKs1sZfkI/AAAAAAAAHYI/yXvZ200tURY/s400/800px-Shepherd-c-048.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><i>Atilla zamanında Hun İmparatorluğu</i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">IV. Yüzyılın sonlarına doğru
Avrupa korkunç bir panik içindeydi. Kır faresi derisinden yapılmış giysiler
giyen bir takım atlılar, özellikle Avrupa’nın doğusunda görülmeye
başlamışlardı. “Hun” adı verilen bu insanlar önlerine çıkan kentleri
yağmalıyor, kabileleri soyup soğana çeviriyorlardı. Atlarının üstünde yiyip
içiyor ve yine atlarının üstünde uyuyorlar, kendilerine direnmeyip teslim
olanlara ağır vergiler ödetiyorlardı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/2/2d/Hunnen.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="260" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/2/2d/Hunnen.jpg" width="400" /></span></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><i>Hun Savaşı, Johann Nepomuk Geiger</i></span><i style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="background-color: #f9f9f9; line-height: 15px; text-align: left;">(1805–1880)</span></i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<o:p><span style="color: #274e13;"><br /></span></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Bugün bile onların kim
olduklarına dair tartışmalar sürüyor. Önceleri bu insanların Xiong-nu isimli
göçebe Korelilerin torunları oldukları iddia edildi. Ne var ki, Koreli göçebe
kabilesi tezi bugün tamamen terkedilmiş durumda. Avrupa’yı titreten Hunlar’ın
Moğollar ve Türkler gibi bir Ural-Altay halkı olduğu kabul edilmekte. Kökenleri
ne olursa olsun, Asya’dan Ural dağları üzerinden Avrupa’ya giren Hunlar’ın bu
eylemin arkasındaki neden açlık ve soğuktu. Tarihte, haklarında en asılsız
bilgiler üretilen topluluklardan biri oldular. Bir çok Batılı kaynak onların
acımazsızlığından söz etti. Hun kelimesi barbarlık ve terör ile birlikte
anıldı. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Hunların çok iyi ata bindikleri,
çok iyi ok attıkları ve güçlü birer savaşçı oldukları bir gerçekti. Çoğu kez
esir ettikleri düşmanlarını öldürmez onları kendi orduları içinde asimile
ederlerdi. Sonuçta Hunlar, içinde küçük bir azınlık durumuna düştükleri dev bir
uluslar mozaiği oldular. Bu bağlamda Avrupa’da yeni kurulan Hun Birliği etnik
yada ulusal bir kökene değil siyasal temellere dayanıyordu. Bugün bir çok
tarihçi Hunlar’ın Avrupa’da çok geniş topraklar elde etmediklerini çok iyi
diplomasi kurallarını uygulamalarına, zeka ve kurnazlıklarına bağlıyor. Bu
diplomasi kurnazlığının en somut örnekleri ise Hunlar’ın efsanevi lideri
Atilla’ya ait. “Tanrının sopası” lakaplı Atilla’nın Avrupa’da ki ilerleyişi,
diğer güçlerin aralarındaki anlaşmazlıkları kullanarak gerçekleştirdiği
biliniyor. Gerek Doğu gerekse Batı Roma İmparatorluğu ile her zaman iyi
ilişkiler kurmuş ve Roma lejyonlarıyla sürekli karşı karşıya gelmekten
kaçınmıştı. Nitekim, bazı Roma imparatorları, daha kuzeyden gelecek barbar
kavimlerine set oluşturması için Atilla’ya Tuna boylarına yerleşme izni
vermişti. Batı Avrupa Hun İmparatorluğu Atilla ile öylesine özdeşleşmiş,
öylesine onun ince diplomasi oyunları üzerine kurulmuştu ki, M.S. 453 yılında
Atilla’nın ölümünden sonra kısa bir süre sonra parçalanmaya başladı. Hun
Birliği’ni oluşturan ulusların her biri kendi beyliklerini ve krallıklarını
ilan ettiler. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/4/46/Atli.jpg/200px-Atli.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/4/46/Atli.jpg/200px-Atli.jpg" /></span></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><i>Atilla</i></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Olayların bundan sonrası daha
karmaşık. Tarihçiler, bazı Hunlar’ın İtalya ve Macaristan’da kaldıkları
konusunda görüş birliğine sahipler. Bazı Hunlar’ın ise tekrar geldikleri yere
Volga boylarına çekildikleri tahmin ediliyor. Ama Hunlar’ın asıl büyük
çoğunluğunun kendileri gibi Ural-Altay ailesinden olan Türkler ile
kaynaştıkları sanılıyor. Bu birleşmeden doğan Avarların 6. yüzyılda Macaristan
ovaların istila ettikleri ve ancak 9.
yüzyılda buradan çekildikleri biliniyor. 7. yüzyılda bugünkü Bulgaristan’ı
kuran insanların ataları olan proto-Bulgarlar’ın da Avrupa Hunları’nın devamı
olduğu tahmin ediliyor. Bazı tarihçilere göre bugünkü Kazakların ataları da
Avrupa Hunları.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Atilla’nın çocukları bir yandan
Avrupa’da tutunmaya çalışırken, bir bölümü yeniden Asya steplerine dönmüş ve
kaderlerini Asya’ya bağlanmıştı. Nitekim, 4. ve 6. yüzyıl aralarında “Beyaz
Hunlar” adı verilen bir Hun kavmi önce Sasani İran’ını istila etmiş daha sonra
da kuzeye Hindistan’a doğru yönelmişti. Bu bölgelerde egemenlik süren “Gupta”
devletini yıkna bu Hunlar, Hind aristokrasisiyle kaynaşmış ve onların içinde
erimişti. </span><br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span><br />
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><i><b>- Sonraki Konu: Onlara Ne Oldu? Aztekler - </b></i></span></div>
</div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-59916949182808781682012-05-14T10:10:00.002+03:002012-06-29T14:11:56.309+03:00Onlara Ne Oldu? Keltler<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-pkyyC2GZJqY/T7CntKl7DvI/AAAAAAAAG0w/-zpNG_4wQO4/s1600/412px-GaulsinRome.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="http://2.bp.blogspot.com/-pkyyC2GZJqY/T7CntKl7DvI/AAAAAAAAG0w/-zpNG_4wQO4/s400/412px-GaulsinRome.jpg" width="275" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Romalılar onlara "Galli" adını vermişlerdi. Yunanlılar ise "Galatlar" diye çağırıyorlardı. Ancak sıfat çeşitliliği bu kadarla sınırlı değil. Kimi zaman "Belçikalı" kimi zaman "Britanyalı" Kimi zaman da İbero-Kelt" olarak tanımlandılar. Ama bugün bu halkların ortak ismi "Kelt".</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Bu kadar geniş tanımlamanın nedeni kesinlikle tarihsel... Çünkü bugün Kelt adı verilen insanlar tarih boyunca ne etnik bir birlik ne de siyasal bir birlik oluşturabildiler. Hint - Avrupa grubundan olmalarına karşın farklı diller konuştular. Tanrıları bile farklıydı. Onların tek ortak paydası demiri işlemeleri ve tuz madenlerini çalıştırmalarıydı. Nitekim bugün Avrupa'da Keltler'in yayıldığı alanlarda Hallstatt bölgesinde olduğu gibi sayısız yeraltı tuz madenine rastlanıyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">İlk Keltler'in bugün İsviçre sınırları içinde kalan Neuchatel Gölü kıyılarında yaşadıkları tahmin ediliyor. Ancak zaman içinde bu dar alanla yetinmemişlerdi. İ.Ö. 6. yüzyılda özellikle Akdeniz topluluklarıyla temasa geçtikleri Yunan ve Etrüsk kolonilerine saldırdıkları görülmektedir. Ne var ki bu toplumlarla sadece savaş ilişkisine girmediler, onlardan gemi inşaatı ve para kullanımı gibi konularda da yararlandılar.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-7TaovtlPSpU/T7Cnz2Tlf6I/AAAAAAAAG04/BykQySuMLas/s1600/ab+Dying+Gaul.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="230" src="http://4.bp.blogspot.com/-7TaovtlPSpU/T7Cnz2Tlf6I/AAAAAAAAG04/BykQySuMLas/s400/ab+Dying+Gaul.jpg" width="400" /></span></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><i><b><a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96len_Galyal%C4%B1">Ölen Galyalı </a></b></i></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">İ.Ö. 2. yüzyılda Keltler güçlerinin en üst noktasına ulaştılar ve çok geniş bir alan yayıldılar. Batı'da tüm Balkanlar'ı ve Slovakya'yı istila eden savaşçıların bir bölümü Anadolu içlerine kadar ilerlediler. Anadolu'ya geçişleri de oldukça ilgi çekicidir. Bithynia Kralı Nikomedes I, kardeşi ile taht kavgasına tutuşmuştu. Byzantion etrafını yağmalayan Kelt (Galat) kavmi ile bir anlaşma yaptı. Kendi izni olmadan bölgenin yağmalanmamsı konusunda uzlaştıktan sonra yarısı savaşçı olan 20.000 Kelt'i İ.Ö. 278'de İstanbul Boğazından Anadolu'ya geçirdi. Böylesi savaşçı bir grubun desteğini alan Nikomedes kardeşini kolayca bertaraf etti. Bithynia ve Seleukos arasında bir tampon bölge oluşturmak amacıyla o zaman boş olan Ankara ve çevresine yerleştirildiler. Bu bölge daha sonra Galatia adını aldı. Aynı tarihlerde Keltler Batıya doğru ilerleyerek Fransa'nın önemli bir bölümüne yerleştiler. İber yarımadasına kadar ilerleyenlerine ise İbero-Kletler adı verildi.</span><br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-hG912ILPQWw/T7Cn6AP3nBI/AAAAAAAAG1A/G4XmFIjT9ZE/s1600/Roman-Art-ancient-history-692186_754_1153.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="400" src="http://2.bp.blogspot.com/-hG912ILPQWw/T7Cn6AP3nBI/AAAAAAAAG1A/G4XmFIjT9ZE/s400/Roman-Art-ancient-history-692186_754_1153.jpg" width="261" /></span></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b><i><a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Ludovisi_Gaul">Galat ve Karısı</a></i></b></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Keltler'in bu yayılması dönemin güçlü devleti Roma'yı rahatsız etmişti. Caesar ile birlikte yayılmacı bir kimliğe bürünen Roma, Önce Fransa'nın Akdeniz kıyısındaki topraklarını ele geçirdi. Aleksia Savaşı'ndan sonra Keltler'in bir kolu olan Galyalılar Roma egemenliğini tanıdılar ve onun içinde kaynayıp gittiler. İ.Ö. 52 yılında Keltler'in efsanevi kralı Vercingetoriks Caesar'ın lejyonlarına yenildi ve teslin olmak zorunda kaldı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"> </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/9/93/Siege-alesia-vercingetorix-jules-cesar.jpg/800px-Siege-alesia-vercingetorix-jules-cesar.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="300" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/9/93/Siege-alesia-vercingetorix-jules-cesar.jpg/800px-Siege-alesia-vercingetorix-jules-cesar.jpg" width="400" /></span></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b><i><span style="background-color: #f9f9f9; line-height: 15px; text-align: left;">Lionel Royer -Vercingetorix Throws Down his Arms at the Feet of Julius Caesar</span><span style="background-color: #f9f9f9; line-height: 15px; text-align: left;"> (1899)</span></i></b></span></div>
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Daha sonra Claudius tarafından Britanya Adaları'nın fethi Keltler'in son sığınağının da düşmesine yol açtı. Öyle ki Avrupa'da Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı günlerde birkaç Kelt soylusundan başka Roma'ya direnen kalmamıştır. </span><br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13; font-size: large;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Keltler'in bugün ne olduğu konusu pek aydınlığa kavuşmuş değil. Büyük çoğunluğunun yükselen diğer uluslar içinde eriyip gittiği kesin. Latinleşen Keltler Fransa'nın güneyinde, İtalya'nın kuzeyindeki halklara karışıp gittiler. İber yarımadası'na göç edenler ise buradaki yerli halkın ve Araplar'ın arasına karıştılar. Nitekim bugün hala Kuzey Portekiz'de (</span><i style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Portekiz= Portugal Latince Portus = liman kelimesinden gelir ve "Gal limanı" anlamındadır</i><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">) ve İspanya'nın Galiçya bölgesinde sarı saçlı Kelt torunlarına rastlanıyor. Gal Keltleri ise 12. yüzyıla kadar küçük krallıklar halinde bağımsızlıklarını korudular ama bu tarihten sonra İngiliz tahtının gücüne boyun eğmek zorunda kaldılar. Bugün Avrupa'da özgün Kelt nüfusunun en yoğun olduğu ülkeler İskoçya, İrlanda, Galler'in bir bölümü ve Fransa'nın Brötanya bölgesi. Keltler belki yeni yükselen ulusların içinde kaynayıp gittiler ama özellikle Ortaçağ'da gelenekleri ve bilgileri sayesinde tüm Avrupa'nın sanat ve tarım tekniklerine öncülük ettiler.</span></span><br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span><br />
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b><i>- Sonraki Konu: Onlara Ne Oldu? Hunlar - </i></b></span></div>
</div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-17100930042648102902012-05-04T17:01:00.003+03:002012-06-29T14:11:31.495+03:00Onlara Ne Oldu? Fenikeliler<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-CjDBNjyYe-8/T6POY95u1hI/AAAAAAAAGsI/oZStBB6F8fY/s1600/art150b.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://3.bp.blogspot.com/-CjDBNjyYe-8/T6POY95u1hI/AAAAAAAAGsI/oZStBB6F8fY/s320/art150b.gif" width="193" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Fenikelilerin yaşadığı Batı Akdeniz sahil şeridi bugün olduğu gibi ilk çağlarda da çok önemli bir stratejik öneme sahipti. Bölgenin tam doğusunda bulunan yüksek dağlar bölgeyi düşman saldırılarından koruyordu. Toprakları geniş sedir ağacı ormanlarıyla kaplıydı. Fenikeliler bu ağacın tahtasından çok sağlam gemiler inşa ederek Akdeniz'e hatta Cebelitarık'ı geçip Atlas Okyanusu'na açılmışlardı. Tüm bu özellikleri nedeniyle bugün bir bölümü Lübnan, bir bölümü Suriye sınırları içinde kalan bu sahil şeridinde daha bronz çağında bile Fenikeliler'in yaşadığı köyler olduğu tahmin ediliyor. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">İ.Ö. 14. yüzyılda burada Ugarit isimli bir kentin varlığından söz ediliyor. Bu kentin nüfusunun büyük bir bölümü Arabistan'dan gelen Samiler'den oluşuyordu. Ancak o tarihten günümüze ulaşan belgeler kentin çok kozmopolit bir kimliğe sahip olduğunu gösteriyor. Nitekim Sümerce, Hititçe, Mısır dili gibi tam 8 farklı dilin konuşulmuş olması bunun en somut kanıtı.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://pharology.eu/resources/PhoenicianCoin2A.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="320" src="http://pharology.eu/resources/PhoenicianCoin2A.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Bir daha asla yeniden inşa edilmeyen Ugarit'in Karadeniz kıyılarından gelen barbarlar tarafından yakılıp yıkılmasından sonra Fenike tarihi Sur, Sayda ve Byblos gibi kentlerin çevresinde şekillenmeye başladı. Her biri kendi başına birer güç olan bu kent-siteler her ne kadar aralarındaki düşmanlığa sona erdirmediyseler de ortak bir medeniyetin çocuklarıydı. Onlara genel olarak Fenikeliler adı veriliyordu. Çok yetenekli denizciler olan Fenikeliler, Cebelitarık Boğazı'nı aşmış ve kuzeyde Hollanda kıyılarına, güneyde ise Gine sahillerine kadar ulaşmışlardı. Fenikeliler bu toprakları bir bütün yerine sömürgeleştirmek yerine buralarda güçlü koloniler kurmayı tercih etmişlerdi. Akdeniz'in hemen hemen tüm sahillerinde kurdukları bu koloniler sayesinde büyük hareketlilik kazanmış ve tüm Akdeniz ticaretinin ele geçirmişlerdi. Gemicilik, ticaret ve el sanatlarında bu denli gelişmelerinin sebebi yaşadıkları yerde az sayıda tarım alanının olması, bu bölgenin ormanlarla kaplı olmasıydı. Bakırı Kıbrıs'taki, gümüşü ise İspanya'daki madenlerden çıkarıyorlardı. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Fenikeliler tarihe aynı zamanda ünlü lal rengi kumaş boyasını mucitleri olarak da geçmişlerdi. Bu kumaş boyasının kökeni eski Yunanca "phoin" (kırmızı) kelimesinden geliyordu. Bu kumaşa verdikleri özel kırmızı rengi, Lübnan sahillerinde çok yaygın olan bir deniz kabuklusundan elde ediyorlardı. Fenikeliler uzmanlar tarafından tam olarak kanıtlanmamasına karşın camı ilk keşfeden kavim olarak da tanınıyor. İnsanlığa armağan ettikleri bir diğer hediye ise "alfabe"...</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/2/24/Phoenician_alphabet.svg/667px-Phoenician_alphabet.svg.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="287" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/2/24/Phoenician_alphabet.svg/667px-Phoenician_alphabet.svg.png" width="320" /></span></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Fenikeliler zaman içinde Akdeniz ticareti sayesinde ulaştıkları refah düzeyi, bir süre sonra onların alehinde çalışmaya başladı. Giderek, komşuları olan ve daha çok askeri alanda gelişen Babilliler'in, Asurlular'ın, Persler'in ve Mısırlılar'ın iştahını kabartıyorlardı. Ancak bu krallıklar aynı zamanda kendi içlerinde savaştıkları için Fenikeliler bir süre daha onlar arasındaki iç dengeyi kullanarak ayakta kalmayı başardılar. Ancak Sur kentinin tam 7 ay süren bir kuşatma sonucu Büyük İskender tarafından alınması Akdeniz'deki Fenike egemenliğine son verdi. Parçalanan birliğin son kalıntıları olan yerel beyler kısa süre içinde İskender'in ordusuna teslim oldu. Batı Akdeniz'deki Fenike uygarlığı son bulsa da meşaleyi onların kurduğu Kartaca devraldı. Ne var ki, tarihin yetiştirdiği en büyük kumandanlardan biri olan Hannibal'ı yetiştiren Kartaca'nın sonu acı oldu. Phön savaşlarının ardından Kartaca'yı ele geçiren Romalılar, kentte taş taş üstünde bırakmadılar. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Fenikeliler'in tarihe mal olmasından sonra bu bölge sayısız ulusun etkiliği altında kaldı. Samileri Giritliler, Latinler, Yunanlılar, Haçlı Seferleri sırasında Normanlar ve İ.S. 636 tarihinden sonra Araplar, Osmanlılar ve sonraki dönemde Fransızlar bu topraklara damgalarını vurdular. Bütün bu halkların karışımı olan Lübnanlılar bugün kendilerini Fenikelilerin torunları olarak görüyorlar. Aslında bugün Lübnan'ın tüm Ortadoğu'daki konumuna bakınca haksız olduklarını söylemek çok güç. Tarihte Fenikeliler bu bölgedeki yerel krallıklarla Yunan-Latin medeniyetleri arasında bir bağlantı unsuru olmuşlardı. Aynı şekilde bugün Lübnan İslam dünyası ile Hıristiyan dünya arasında bir köprü görevi görmeye çalışıyor. Her ne kadar kendisini yutmak için bekleyen düşman güçlerin tam ortasında kaldıysa da...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><u><b>Fenikelilerin İnsalığa Hediyesi ; Alfabe...</b></u></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Denizci ve tüccar bir</span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"> toplum olduğu için Fenikeliler bir süre sonra bir yazım sisteminin gerekliliğini hissetmişlerdi. Çünkü yapılan hesapların kütüklere geçirilmesi ve kayıt altına alınması zorunluluğu çıkmıştı. Bu nedenle önce Mısır hiyerogliflerinden hareket ederek bir alfabe sistemi geliştirdiler. Alfabe 22 harften oluşuyordu ve tümü sessiz harfti. Alfabe sağdan sola doğru okunuyordu. İ.Ö. 8. yüzyıldan itibaren Fenike alfabesi tüm Akdeniz bölgesine yayıldı. Bugün kullanılan tüm Avrupa alfabeleri Yunan alfabesi aracılığı ile alınan Fenike alfabesinden gelmektedir. </span></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><i><b>-Sonraki Konu: Onlara Ne Oldu? Keltler-</b></i></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br /></span></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-24347509141077630632012-04-18T11:21:00.000+03:002012-04-18T11:34:19.771+03:00Çarmıha Germe II<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-n6pF6DPS2bo/T455CK2Fu3I/AAAAAAAAGao/qEMyPGn2e3Q/s1600/Marco_palmezzano,_crocifissione_degli_Uffizi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://3.bp.blogspot.com/-n6pF6DPS2bo/T455CK2Fu3I/AAAAAAAAGao/qEMyPGn2e3Q/s320/Marco_palmezzano,_crocifissione_degli_Uffizi.jpg" width="260" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial; font-size: large;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: large;">Latince’de
haç için kullanılan daha eski bir isim pek çok Romalı yazarın yazılarında
ortaya çıkıyor. “Arbor infelix” yani şansızlık ağacı. Günümüzde bir çok
araştırmacı çarmıha germe olaylarının canlı ağaçlarda gerçekleştiğine inanıyor.
Suçlular basit bir biçimde ağaca bağlanıyorlar ve kaderlerine terk
ediliyorlardı. Böylece ya susuzluktan yada aç bir vahşi hayvanın kurbanı
oluyorlardı.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: large;">Bu
ölüm cezası kansız olarak değerlendirildiği için Latin halkı tarafından tercih
edilmiş olmalıydı. Çünkü eski kültürlerin çoğunda katliam bir tabu olarak
değerlendiriliyordu. <o:p></o:p></span></span><br />
<span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: large;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: large;">Çarmıha
germe olayı her ne kadar Romalılar ile özdeşleşmişse de tarihçiler Romalıların
bu dehşetengiz cezayı Phön savaşları sırasında Kartacalılar’dan öğrendiklerini
ileri sürüyorlar. Ama aslı uygulayıcının Persler olduğu bilinmekte. Öte yandan
Makedonların da çarmıha germeyi kullandıkları bir başka gerçek. İ.Ö: 4.
yüzyılda Büyük İskender binlerce savaş esirini çarmıha gerdirmişti.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: large;">Çarmıh
eski Mısır’da da biliniyordu. Yunan Mitolojisinde ise sembolik biçimde yer
almıştı. Prometheus büyük bir cesaretle ateşi insanlara getirmeye cüret ettiği
ve tanrıların işine burnunu soktuğu için kayaya çivilenmişti. Tantalos, ölüler
diyarında tutukluyken dünyanın nimetlerinde uzak kalmış ve özlü sözlere konu
olan acılar çekmiştir. Buradan yola çıkarak ilk olarak dini bir cezalandırma
yöntemi olduğu doğrulanıyor. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: large;">Yeniden
Roma İmparatorluğuna döndüğümüzde klasik çarmıha germe olayının
gerçekleştirildiği yerde, tarihçilerin ve arkeologların pek çok yeni şey
bulduklarını görüyoruz. Hıristiyanlık çarmıhtaki bu yavaş ölümü her zaman Roma ile
özdeşleştiriyordu. Elbette Hz. İsa’dan başka tanınmış kurbanlar da vardı:
Spartacus, köle ayaklanmasının bedelini
binlerce taraftarı ile birlikte canını vererek ödemişti. Havari Pierre
çok acı bir biçimde çarmıha gerilmişti.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: large;">Peki
çarmıha gerilenin ölüm nedeni neydi? İşte bu noktada çarmıh cezasının iğrenç
etkisi açıklık kazanıyor. Önce vücudu vuran ağrı dalgaları aralıksız
beliriyordu. Kurbanın sımsıkı bağlanmış olması yada çivilenmiş olması fark
etmiyordu. Suçlu kaderine terk edilmiş bir halde çarmıhta sallanmaya
bırakılmışsa çok geçmeden kol kaslarına kramp girmeye başlıyordu. Çarmıha
çivilenmişse vücut ağırlığının sürekli aşağıya çekmesi yüzünden yaraların
sancısı berbatlaşıyordu. Suçlu bacaklarını doğrultarak ve oturaktan yararlanarak
ağrılarını azaltmaya çalıştığı an kasları geren başka bir pozisyonla yeni bir
işkenceye maruz kalıyordu. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-8qbMZ-7uLp4/T455IqtW-cI/AAAAAAAAGaw/BYaoQ0kiO6Y/s1600/333px-Justus_Lipsius_Crux_Simplex_1629.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://2.bp.blogspot.com/-8qbMZ-7uLp4/T455IqtW-cI/AAAAAAAAGaw/BYaoQ0kiO6Y/s320/333px-Justus_Lipsius_Crux_Simplex_1629.jpg" width="177" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: large;">Bütün
bu belirtiler, doğrudan ölüme yol açmıyordu. Yalnızca akıl almaz acılar
veriyordu. Ölümün kendisi yavaş yavaş geliyor, öteki etkenler de merhamet
gösteriyordu. Kan dolaşımını sinsice ve yavaşça kesilmesi sonucunda her şey bitiyordu.
Bacakların hareket yeteneğini yitirmesi tansiyonu da düşüyordu. Gönüllü tıp
öğrencileriyle yapılan deneyler, yalnızca kollarından asılmış bir insanın
tansiyonun 120 olan normal değerin 6 dakika 70’düştüğünü göstermiştir. 12.
dakikasından sonra kan dolaşımının
tamamen çökmesi tehlikesi oluşuyordu. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: large;">Tıp
adamlarının belirttiğine göre ölü adayı uzun bir süre daha acı çekiyordu. Çünkü
organizma yeni duruma alışmaya ve kendince çözüm bulmaya çalışıyordu. Ne var ki
bu arada başka bir tehlike pusuda bekliyor; önce kan pıhtısı oluşuyor, kan
damarlardan sızıyordu. Bir tıkaç kan damarını tıkıyor böylece akciğerlere giden
kanın kesilmesi tehlikesi doğuyordu. Böylece durumun daha da kötüleşmesi
kaçınılmaz oluyordu. Bütün vücut işlevlerinde görülen yavaşlama kandaki
oksijenin taşınmasını olumsuz etkiliyordu. Sonuç olarak nefes darlıkları
kurbanı paniğe sokuyordu.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: large;">Pek
çok durumda ölen kurbanın cesedi vahşi hayvanlar tarafından yenilinceye kadar
bekletiliyordu. İnanç olarak parçalanmış vücut ölümden sonra bir başka dünyada
yaşamayı engelliyordu. Romalılara göre yalnızca düzgün bir biçimde gömülenler
ölümden sonra dirilmeyi hak ediyordu. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: large;">Hz.
İsa Protestan kitaplarına göre 6 saat kadar çarmıhta kalmıştı. Bu aynı zamanda
celladın neden bacağını kırdığını açıklıyor ölümü hızlandırmak için. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: large;">Bu
tüyler ürpertici konu hakkında gerçekten olumlu bir şey söylemek mümkün mü?
Galiba bir nokta var…İlk hahamların yaşanmış olaylardan oluşturdukları bir
derleme olan Talmut’ta çarmıhtaki ölü adaylarının bazen hayatta kalma şansına
sahip oldukları belirtiliyor. İşkencecilere rüşvet veriliyor ve böylece
akrabalar bekçinin zamanından önce alanı terk etmesini sağlıyor. Böylece kişi
ölmeden kurtarılabiliniyor. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: large;">Ne
olursa olsun böyle bir işkence ile ölmek korkunç bir şey olmalı. <o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<span style="font-size: large;"><b><span style="font-family: Wingdings;"></span><span style="font-family: Arial;">SON</span><span style="font-family: Wingdings;"></span></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-80789498681907719862012-01-16T16:22:00.005+02:002012-06-29T14:11:11.390+03:00Çarmıha Germe I<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-xpLdHS_s5M0/TwWKrPRzRsI/AAAAAAAAFEw/e4LGZzsnNsk/s1600/Giotto_Assisi_Crucifixion.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="296" rea="true" src="http://3.bp.blogspot.com/-xpLdHS_s5M0/TwWKrPRzRsI/AAAAAAAAFEw/e4LGZzsnNsk/s400/Giotto_Assisi_Crucifixion.jpg" width="400" /></a></div>
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Yaklaşık 40 yıl önce Kuzey Kudüs'te bir dozer sürücüsü bir kazı esnasında bir kaç taş lahide rastladı. Bu kalıntılar yaklaşık 2000 yıl önce o bölgede yaşamış insanlara aitti. Böyle buluntuların ortaya çıkması arkeolojik bakımdan zengin Kudüs için çok da önemli sayılmazdı. Ancak buluntular incelendiğinde durum farklılaştı. İbrani Üniversitesi'nden bilim adamları araştırmalarında iskeletlerden birinin gaddar bir biçimde öldürüldüğünün açık kanıtları vardı; adam çarmıha gerilmişti.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">O güne kadar bu ölüm biçimi hakkında somut kanıtlar elde edilememiştir. Ama bu durumda hiç bir şüphe yoktu. Bulunan cesetin sağ ökçe kemiğine 11.5 cm. uzunluğunda demir bir çivi takılmıştı. Çivinin başı çok acı veren çakma darbelerinin izlerini taşıyordu. Arkeologlar çiviyle kemik arasında 2 cm. kalınlığında ilkel bir tahta levhaya ait kıymık buldular. Bu tahta parçası büyük ihtimal ile delinen ayakları dik duran çarmıha bağlama işlevi görüyordu. Sağ önkol kemiği de aynı ölüm biçimiyle ilgili ipuçları veren bir biçimde zarar görmüştü. Buraya da bir çivi çakılmış olması ihtimali yüksekti.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Bu buluşa kadar çarmıha gerilmenin tüm ayrıntılarıyla nasıl gerçekleştiğine ilişkin pek bilgi yoktu. Söz konusu olay her hıristıyanın temel bilgisi içinde yer alıyordu ama kültür tarihçileri bu idam biçimi hakkında çok az şey söylüyebiliyordu. Üstelik Yunan ve Roma edebiyatında bile bu konuda tam bir açıklama mevcut değildi yalnızca zayıf bir delil vardı. "... ve onu çarmıha gerdiler" sözü dışında hiç bir detay hakkında bilgi sahibi olamıyordu. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Hiç şüphe yok ki tarihçiler tarih boyunca yüzbinlerce hatta milyonlarca insanın başına gelen bu garip idam yolunun arka planını açıklayabilmek için yararlanabilecekleri bütün gerçeklerle yakından ilgileniyorlardı. Dozer sürücüsü tarafından ortaya çıkarılan kalıntılar 200 yıl önce insanların gerçekten çarmıha gerildiklerine ilişkin tek fiziksel kanıttan öte çarmıha germe işleminin gerçekleşmesi konusunda güvenilir açıklamalar getirmenin ne kadar zor olduğunu da ispatlayan bir kanıttı...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Bulunan cesedi inceleyen araştırmacılar bir noktada birleştiler bu adam genelde herkesin inandığı gibi bacakları gerilmiş bir biçimde dikey konumda çarmıha asılmamıştı. Belki de bacakları iyice kıvrılarak bir yöne döndürülmüştü. Bu durumda çivinin neden topuklara dıştan çakıldığı sorusu da açıklık kazanıyordu.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Araştırmacıların anlaşamadıkları nokta şuydu; 11.5 cm uzunluğundaki çivi yalnızca bir ayağa mı yoksa ikisine birden mi çakılmıştı? Ayrıca kollar çarmıhın yatay kalasına - Romalılar buna "patibulum" diyorlardı - nasıl sabitlenmişti? Ayrıca bulunan ceset'in ellerinden mi çivilendiği yoksa yalnızca kollarından mı bağladığı da bir başka soru olarak beliriyordu.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Çarmıh konusunda uzman olan Alman bilim adamı Karl Bruno Leder'e göre Romalılar bu ölüm cezası biçimi için kesin emirler ve yönetmelikler ilan etmemişti. Çarmıha germe kölleler, gladyatörler ve asillere yönelik bir ceza idi. Romalı vatandaşlar genelde affediliyordu. Bu durum cellatlara idam sırasında bir ölçüde yaratıcı özgürlük sağlıyordu. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">70 yılında Kudüs'ün Romalılar tarafından yıkılmasına şahit olan Yahudi tarihçisi Josephus bu yaratıcılığa şahit olmuş ve bunu raporlarında belitmiş. Tarihçinin yazdığına göre "kutsal kentin kuşatılması esnasında Romalı kumandan Titus şehirden kaçmaya çalışan her yahudinin derhal çarmıha gerilmesi konusunda kesin emirler vermişti. Titus ulu orta çarmıha gerilenlerin yaratığı korkuyla savunmayı kırmayı denemiştir. Josephus'a göre her gün 500 esir farklı konumlarda çarmıha geriliyordu. Her birinin arkasında cezanın infazını yöneten bir asker bulunuyordu. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Araştırmacılar bu zalim ölüm cezasının tarihini daha yakından incelemeye başladıklarında yeni bir bulmaca ile karşılaştılar. Romalılara ait hiç bir yasa metninde çarmıha gerilerek idam edilme konusundan bahsedilmiyordu. Bu yüzyılın başında bir İtalyan Klasik Filolog bu gerçeğe bir açıklama getirdi. Roma'nın bir Hıristiyan krallığına dönüştüğü Geç Antik Çağda "crux" (haç) sözcüğü dinsel nedenlerle yasa metinlerinde artık kullanılmaz olmuştu. Onun yerine yine haça benzeyen "furca" sözcüğü kullanılmaya başlanılmıştı. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<em><span style="color: #274e13;"><span style="font-family: Arial;">Devam edecek...</span></span></em></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-41908831120419370692011-12-14T16:14:00.001+02:002012-06-29T14:09:56.796+03:00Apollon Bilicilik Merkezleri<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-9XnGJ-9tTNE/TuH422asU7I/AAAAAAAAExE/etsSLZKdPig/s1600/398px-Apollo_Anzio_Musei_Capitolini_MC286.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" mda="true" src="http://4.bp.blogspot.com/-9XnGJ-9tTNE/TuH422asU7I/AAAAAAAAExE/etsSLZKdPig/s400/398px-Apollo_Anzio_Musei_Capitolini_MC286.jpg" width="265" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><a href="http://thalassapolis-mitoloji.blogspot.com/2011/12/apollon.html"><span style="color: lime;">Apollon</span><span style="color: #274e13;">'</span></a><span style="color: #274e13;">un esinlediği ön görme yetisiyle insanlar kadın yada erkek "mantis" yani bilici, kahin olur. Bu yeti bilicilik merkezlerinin doğmasına ve bu merkezlerin zenginleşmesine neden olmuştur. Delos övgüsünde Leto bu kurak ve kayalık adacığa parlak bir gelecek müjdeler:</span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><em>Senin olursa okçu tanrı Apollon'un tapınağı</em></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><em>Görürsün insanlar yüzlük kurbanlarla nasıl buraya gelir</em></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><em>Nasıl toplanır insanlar burada ve dumanlar tüter</em></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><em>Yanan yağlı etlerden hiç durmadan</em></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><em>Madem senin bu toprağında hiç bereket yok</em></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><em>Sen de beslenir semirirsin başka elden</em></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Bir tanrıçanın ağzından dile gelen bu modern turizm anlayışı Yunanistan'da çok tutulmuş olup Delphoi bu politikayı benimsemiştir. Böylece bilicilik merkezleri göz kamaştırıcı bir zenginlik toplamışlardır. Ancak en eski bilicilik merkezileri Anadolu'da görülür. Boğazlardan başlayarak tüm Ege ve Akdeniz kıyılarında pek çok bilicilik merkezleri vardı. Bunların çoğunun izi silinmiştir. Bunların içinde izleri hala ayakta kalan ve hayranlık uyandıran Didyma vardır. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-a8tngxRKzgY/TuH5BcXifOI/AAAAAAAAExM/Hq2nloF5u58/s1600/Didyma_Temple_of_Apollo_Medusa_relief2%252C_tb_n010401.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="300" mda="true" src="http://4.bp.blogspot.com/-a8tngxRKzgY/TuH5BcXifOI/AAAAAAAAExM/Hq2nloF5u58/s400/Didyma_Temple_of_Apollo_Medusa_relief2%252C_tb_n010401.jpg" width="400" /></span></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Troya'nın yanıbaşında Thymbra'lı Apollon tapınağı vardır ki orada tanrı Kassandra ile Helenos'a esinlemiştir biliciliği. Daha sonra Khrysei, Killa, Zeleia vardır yerleri tam olarak bilinmeyen bu yerleri Gryneion, Erythrai, Klaros ve Didyma izler. Tanrının doğum yeri olan Patara ve tüm Ksanthos vadisine yayılmış bazı merkezler ile pek çok Lykia kenti bilicilik merkezi olarak anılır. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Erythrai bilicisi Sibylla adıyla tüm dünyaya ün salmıştır. Bu kentten yola çıkan kolonciler Roma'ya kadar taşımışlardır Sibylla'yı. </span><br />
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-WMnhtRo_jaw/Tuiu42AFv4I/AAAAAAAAEzE/VmnRFhxb_PI/s1600/Pythia.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="278" oda="true" src="http://4.bp.blogspot.com/-WMnhtRo_jaw/Tuiu42AFv4I/AAAAAAAAEzE/VmnRFhxb_PI/s320/Pythia.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em><strong>Pythia rahibesi </strong></em></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Yunanistan'da Delphoi merkezinin kuruluş efsanesi şöyledir: Apollon doğar doğmaz başının üstünden kuğu kuşları uçmaya başlamış tanrı Zeus da oğluna kuğuların çektiği bir araba, başına bir altın külah ve eline de bir rebap vermiş gidip Yunanistan'da bir tapınak kurmasını buyurmuştur. Ama kuğular onu Hyperbore'liler ülkesine uçurmuşlar orada bayram, şenlik içinde yaşamış ve sonra Yunanistan'a gelmiş. Önce Boiotio'da Telphusa pınarının yanıbaşına kurmak istemiş tapınağını periden izin almayınca Korinthos körfezinin kuzeyinde Parnassos dağının eteğinde yer yer ormanlarla örtülü yemyeşil bir ovaya inmiş. Burada tanrıça Themis'e adanmış bir sunak varmış. Tanrıça o sunakta kehanetini verirmiş. Ne varki o bölgeyi bir ejdarha kasıp kavurmaktaymış Python denilen bu canavar tüm ekinleri yok etmekteymiş. Efsaneye bu canavarı Hera musallat etmiş o bölgeye. Apollon Python'u öldürmüş ve öldürdüğü yere bilicilik merkezini kurmuş. Delphoi tapınağında dünyanın göbeğin (omphalos) sayılan bir çukurun üstüne bir üç ayak üstüne oturan bilici kadın Pythia oradan soluduğu gazların tesrinde kalarak fal vermeye başlar ve böylece en ünlü bilicilik merkezi olur. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-50552461913075059842011-12-01T13:17:00.000+02:002012-06-29T14:09:26.818+03:00Apollo 1: NASA'nın En İğrenç Sırrı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-zyS6EzZEVLw/TtSgGimLGqI/AAAAAAAAEOc/VopxroeTn-A/s1600/595px-Apollo_1_patch.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" dda="true" height="320" src="http://1.bp.blogspot.com/-zyS6EzZEVLw/TtSgGimLGqI/AAAAAAAAEOc/VopxroeTn-A/s320/595px-Apollo_1_patch.png" width="317" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Ocak 1986... Tüm Dünya korkuyla "Challenger" mekiğinin 7 kişilik mürettebatıyla birlikte patlayarak yok oluşunu izledi. Bu felaketin ardında karanlık politik oyunlar, maddi çıkarlar vardı ve Amerika Uzay Kuruluşu NASA'nın itibarını ciddi bir biçimde zedelemişti. Ama bu NASA'nın kayıtlarına giren tek talihsiz olay değildi. 1967 yılında Cape Canaveral'da yaşanan bir başka felaket kamuoyunun inancını sarsmış ve Apollo'nun aya iniş projesini iptal edilme noktasına getirmişti. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Apollo projeleri yalnızca Soğuk Savaş'la ilgili değildi. Bu roketlerin varlığı milyarlarca dolarlık verginin uzay araştırmaları için harcanmış olduğunun ve dünyadaki en güçlü askeri-sanayi kuruluşları arasındaki acımasız rekabetin de göstergesiydi. Apollo'nun bazı büyük başarılarının ardında bile parasal çürümenin doğurduğu gizli anlaşmalar vardı. İşte bu yasadışı oyunlardan bir tanesi de üç astronotun yaşamına mal olmuştu. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Herşey NASA'nın parasının peşinde olan uzay aracı şirketleri arasında planlanmış ihale savaşı ile başladı. 1963'te "North American Aviation" şirketi Satürn ay roketinin yapımının ikinci aşamasını yürütüyordu. 3 milyar dolarlık bu proje NASA için bir prestij işiydi. Ne var ki şirket daha çok para istiyordu. Bu nedenle Satürn'ün tepesine konacak kapsülü yapmak için de başka bir teklif verdi. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Üst düzey NASA yetkilileri şirketin Satürn üzerinde çok fazla çalıştıklarını öne sürerek şirketi geri çevirdiler. Onlara daha çok iş vermenin programdan pay almak isteyen diğer şirketlere haksızlık olacağını belirttiler. Apollo sözleşmesi rakip firma "Martin Marietta" ile yapıldı. NASA mühendisleri söz konusu iş için en iyisinin bu şirket olduğunu düşünüyorlardı ama NASA başkanı James Webb bu kararı reddetti ve Apollo işin North America şirketine verdi. Şirket şimdi 7 milyar dolarlık bir sözleşme yapmıştı. Bu miktar toplam Apollo-Satürn donanım masrafının yarısına, Apollo programına harcanacak paranın da üçte birine eşitti. </span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial; font-size: large;">1964'ten sonra North American, Apollo projesini geliştirirken sorunla karşılaştı. Yönetimin kesinlikle yetersiz olduğu söyleniyor ve şirketin mühendisleri sürekli olarak yapım kalitesi hakkında tartışıyorlardı. NASA, dünyaya Apollo'nun yapımının çok iyi gittiğini ve astronotların bir an önce onu uçurmak için sabırsızlandıklarını duyururken, astronotlar tam tersine örnek kapsül tasarımının çok kötü olduğunu vurguluyorlardı.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial; font-size: large;">Hatta onlardan biri olan Gus Grissom kapsül ile ilgili olarak "İşe yaramaz bir alet" yorumunu yapmıştı.</span><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-WjhaTcXozic/TtTdzB-YeLI/AAAAAAAAEOk/iCqcjrfRDEI/s1600/750px-Apollo1-Crew_01.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" dda="true" height="256" src="http://1.bp.blogspot.com/-WjhaTcXozic/TtTdzB-YeLI/AAAAAAAAEOk/iCqcjrfRDEI/s320/750px-Apollo1-Crew_01.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<span style="font-family: Arial; font-size: large;">26 Ocak 1967 tarihinde Grissom ve kabin arkadaşları Ed White ve Roger Chaffee Satürn'ün yarısı kadar olan bir versiyonun üzerine tırmandılar. Bunun rutin bir deneme işlemi olması gerekiyordu. Tüm sistemler çalışırken fırlatma için geri sayım yapılacak ama motorlar ateşlenmeyecekti. </span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial; font-size: large;">Astronot Chaffee kapsüle tırmanırken içersinin ekşimiş süt koktuğunu hissetmişti. Sonra radyo sistemi bozuldu. Bunu üzerine Grissom "Daha yerdeyken bağlantı kurulamıyorsa uçuş ekibiyle uzaydayken nasıl haberleşeceğiz?" diye bağırdı. Teknisyenler Apollo'nun ağır kapısını kapatıp astronotları içeri kilitlerken ortam oldukça gerilmişti.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial; font-size: large;">Akşam saat 6.30'daki teste 5 saat kala Chaffee'nin cızırtılı sesi kapsülün içinde bir yangın çıktığını bildirmişti. Birkaç saniye sonra muhtemelen White'ın sesi "Hey biz burada yanıyoruz" diye bağırdı bundan sonra kaygı verici bir sessizlik oldu. </span><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-oWiAy5DIwxk/TtTd5q8OxcI/AAAAAAAAEOs/90P4PCrBvzY/s1600/Apollo1_Crew_im_Simulator.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" dda="true" height="240" src="http://1.bp.blogspot.com/-oWiAy5DIwxk/TtTd5q8OxcI/AAAAAAAAEOs/90P4PCrBvzY/s320/Apollo1_Crew_im_Simulator.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Aniden kapsülün kenarı çatlayarak açıldı. Rokete ulaşımı sağlayan seyyar servis kulesinin üst kısmı duman ve alev içinde kaldı. Fırlatma kulesinin üzerinde bulunan fırlatma yer ekibi kapsüle ulaşmak için büyük çaba harcadı. Ancak dumandan geçilmiyordu ve sıcaklık dayanılmaz derecedeydi. Kapsül kolay çıkışa imkan vercek şekilde yapılmamıştı. Ekibin kapıyı dışarıdan açması tam 4 dakika sürdü. Ne var ki astronotların hepsi ölmüştü. </span><br />
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Tam o sırada North America Şirketi üst düzey yöneticileri NASA Başkanı ile yemek yiyiorlardı. Üstelik konuşulan konu Apollo'yu zamanında bitirdiklerinde alacakları ikramiyeydi. Aniden yanlarına gelen haberci konuşmayı böldü ve Nasa Başkanına kötü haberi verdi.</span><br />
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Sonraki bir kaç ay NASA teknik bir araştırma yürüttü. Araştırmacılar pek çok yangın riskinin gözardı edildiğini ortaya çıkardılar. Apollo'nun kabini saf oksijenle doldurulmuş olmasına rağmen kimsenin aklına bir patlama ihtimali gelmemişti. Özel eşyaların konulacağı bölümler kolay alev alabilir maddelerden yapılmıştı. Koltuklarda yanabilir kumaş ile döşenmişti.Yerde ise plastik paspaslar vardı bunlar adeta bomba etkisi yaratmıştı.</span><br />
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-5GulGVWWtp4/TtdgyVVPgQI/AAAAAAAAERk/wxkG8fkdt00/s1600/791px-Apollo_1_fire.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" dda="true" height="242" src="http://1.bp.blogspot.com/-5GulGVWWtp4/TtdgyVVPgQI/AAAAAAAAERk/wxkG8fkdt00/s320/791px-Apollo_1_fire.jpg" width="320" /></span></a></div>
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Açıkça ortaydı ki NASA tehlikeleri önemsememişti. Peki yangını başlatan şey neydi? İşte bunun sorumlusu North American'dı. Apollo'nun içinde bilgisayarları diğer cihazları ve çevre kontrol sistemlerini birbirine bağlayan yüzlerce kilometrekarelik elektrik teli vardı. Dikkatsiz fabrika mühendisleri bunları birbirine paralel kümeler halinde yerleştireceklerine karmakarışık bir şekilde ortalığa saçmışlardı. Tellerden bazıları yıpranmıştı. Rokete güç verildiğinde eriyen izolasyon, kabinin içinin kötü kokmasına neden olmuştu. Astronot Chaffee'nin şikayet ettiği koku gelen felaketin ilk sinyaliydi. </span><br />
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Sonunda bir kıvılcım çaktı. Washington'daki politikacılar NASA'nın North American'la olan ilişkisini kendileri araştırdı. Ortaya çıkan sonuç bazı çevrelere çıkar sağlayan gizli bir anlaşmaydı. </span><br />
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Araştırmanın ilk durağı madeni para ile çalışan otomatlardı. Farklı fabrikalardaki 40.000 North American çalışanı kahve ve yiyeceklerini Serv-U şirketinin makinalarından alıyordu. Serv-U'nun sahibi Fred Black ticaret lobilerini adamıydı. Uzay yarışındaki masrafların karşılanmasına perde arkasından destek veriyordu. Black'in en önemli müşterilerinden biri de North American'dı. Politikacıları ikna ederek NASA'nın anlaşmalarını North American'la yapmasını sağlamıştı. </span><br />
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Black büyük bir petrol ve nükleer yakıt şirketinin sahibi olan Senatör Robert Kerr ile yakın temastaydı. 1963 yılında Black, NASA'nın Apollo'yu gerçekten Martin Marietta'ya vermek istediğin anlamış ve hemen Kerr'e telefon etmişti. Sonuç: North American Kerr'in eyaleti Oklahoma'da bir roket fabrikası kurmuştu. Yerel işlerdeki artış Kerr'in bir sonraki seçimlerde senatör seçiminde daha çok oy almasını sağlayacaktı. Bu sırada Black Oklahoma'daki "Fidelity Bankası"ndan çok uygun şartlarda, teminatsız yarım milyon dolarlık kredi almıştı. Bankanın sahibi Senatör Kerr'di. Zincirin son halkası ise NASA'ya 1961 yılında üst düzey yönetici olan James Webb, Oklahoma'da Kerr'in şirketinde müdürdü. Kerr onu NASA'nın başına bir takım politik oyunlarla getirmişti ve şimdi kendisine bir iyilik yapmasını istiyordu. Bu da Apollo projesinin North American'a verilmesiydi.</span><br />
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">1964 yılında FBI araştırmacıları Fred Black'in peşine düştüler. Onun Kerr - Mcgee şirketi ile olan telefon konuşmasını kaydettiler. Konuşma Apollo kontratının gizli ve çıkara dayalı bir anlaşma olduğunu kanıtlıyordu.</span><br />
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Fred Black, North American'dan kovuldu ve anlaşma maddelerine uymadığı için şirket tarafından mahkemeye verildi. Mahkemede hakim "Black şirketi tarafından günah keçisi ilan edildi" dedi. </span><br />
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Webb tüm eleştirileri mümkün olduğunca kendine çekerek NASA personelini korumaya çalıştı. Politikacılar sert eleştirilerde bulundular. North American fabrikası üzerine hazırlanan raporda şirketin standartların çok altında kaldıkları belirtildi. </span><br />
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13;"><span style="font-family: Arial; font-size: large;">Daha sonra mahkemede Webb 1965 yılında hazırlanmış olan raporu görmediğini söyledi. North America anlaşmayı yasadışı yol ile elde etmişti. Aslında işi yapacak kapasitede değill</span><span style="font-family: Arial; font-size: large;">erdi. </span></span><br />
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Webb hatasını kapatmaya çalışıyordu, North American'a kendilerine çeki düzen vermezlerse anlaşmanın tamamını iptal edeceğini söyledi. Aslında bu büyük bir kumardı. Fişi çekseydi belki hiç bir zaman Apollo aya gidemeyecekti. Başkan Kennedy'nin koyduğu o meşhur tarih 60'ların sonunda bitiyordu. Şirket mesajı aldı ve kapsülleri güvenli hale getirdiler ve Apollo'lar büyük bir başarı kazandı nihayet 1969 yılında aya ayak basıldı. Webb bu olaydan altı ay önce sessizce istifa etti. </span><br />
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Olan hiç bir suçu olmayan astronotlara oldu güvenliklerini hiçe sayıp, sadece birilerinin para kazanma hırsının kurbanı oldular. </span><span style="font-family: Arial; font-size: large;"></span></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-13914174196276072832011-10-27T16:10:00.000+03:002012-06-29T14:09:02.642+03:00Cadılar III<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-UPEkTGiTMqo/TqlVVu8UhII/AAAAAAAADrc/Pm6IX0rL5y4/s1600/636px-Wickiana5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="301" ida="true" src="http://4.bp.blogspot.com/-UPEkTGiTMqo/TqlVVu8UhII/AAAAAAAADrc/Pm6IX0rL5y4/s320/636px-Wickiana5.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Cadı avlama sistemi alabildiğince ustaca düzenlenmiş, alabildiğince acımasız ve inatçıydı... Cadı avlama sisteminin ortaya koyduğu başlıca sonuç, yoksul kesimin inançlarıydı. Yoksullar sonunda Prenslerin ve Papa'nın kurbanı değil cadıların ve şeytanın kurbanı olduğuna inanmışlardı. Çatısı akan, buzağası hastalanan, şarabı bozulan, bebeği ölen köylü bu felaketlerin nedeninin sorumlusu olarak cadıya dönüştüğüne inandığı bir komşusunu görmeye başlamıştı. Ekmeğin fiyatının yükselmesinin, vergilerin artmasının, ücretlerin düşmesinin, işlerin azalmasının başlıca nedeni cadılardı... Her köy yada kasaba halkının üçte birini vebadan ölmesinin sorumlusu da cadılardı. Oysa bu hayali düşmana karşı Kilise ve Devlet bir kampanya hazırlıyordu. Devlet güçleri, belayı defetmek için sonsuz bir çaba harcıyordu. Bu nedenle gerek yoksullar gerek zenginler devlete ve Papa'ya karşı minnet duymalıydılar. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Bu çılgınlık son dönem Ortaçağ toplumunun yaşadığı bunalımın sorumluluğunu Kilise ve devletin üzerinden almış bunu imgesel Şeytan'a yüklemişti. Yoksullaşmış sefil kitleler artık kokuşmuş rahipler ve aç gözlü soyluların yerine şeytan suçlanıyordu. Kilise ve devlet bu şekilde temize çıkmış olmakla kalmıyor bir de vazgeçilmez hale geliyordu. Öte yandan cadı çılgınlığı toplumun gizli kalmış bütün protesto enerjisini dağıtmış ve parçalamıştı. Herkesi kuşkuyla doldurmuş, komşuyu komşuya düşman etmiş, güvensizliği arttırmış, korku yaratmış ve onları yönetici sınıflara bağımlı yapmıştı. Böyle yapmakla yoksulları; dinsel ve siyasal düzenle serveti yeniden dağıtma ve sınıfları eşitleme istemlerinden uzaklamıştır. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Büyücülük ve cadılık genellikle kadınlara atfedilen bir suçlamaydı... Ünlü Alman Engizisyon hakimleri Sprenger ve Instiforis birlikte kaleme aldıkları "Malleus Maleficarum" adlı eserleriyle kadın kelimesininin Latince kökeni olan "foemina" kelimesinin az inançlı olan "fede" ve "minor" kelimelerinden türediğini iddia ediyorlardı. Ancak seks ve yapı açısından şeytana daha yakın olan kadınların yanında aynı suçlardan erkeklerde cezalandırımıştır. Nitekim bazı ülkelerde yakılan büyücülerin yüzde 25'ini erkekler oluşturuyordu. Ancak yine de bu suçlamaların temel hedefi kadınlardı. Erkeğe oranla daha zayıf ve daha lükse düşkün yaratıklar oldukları öne sürülen kadınların şeytan tarafından daha kolay aldatıldıklarına inanılıyordu. Öte yandan kırsal kesimde mutfak, sağlık ve çocuk bakımı gibi işlerle daha yoğun biçimde kadınların ilgilenmelerini büyücülüğe bu türün daha yakın olduğu inancını pekiştiriyordu.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-CtRcH9J8gH4/TqlVZidY5OI/AAAAAAAADrk/J8Y2OG3htII/s1600/711px-Witch-scene4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="270" ida="true" src="http://1.bp.blogspot.com/-CtRcH9J8gH4/TqlVZidY5OI/AAAAAAAADrk/J8Y2OG3htII/s320/711px-Witch-scene4.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Amerikalı araştırmacı Brian Lewack bir başka noktaya dikkat çekiyor. Büyücülükle suçlanan kadınların çoğu 50 yaşın üstündeki kadınlardı. Bu özellik iki şekilde açıklanıyor: Bu yaşlı kadınlar zaman içinde çeşitli otların ve bitkilerin etkisini tanıdıkları için bazı bileşimleri gerçekleştirmeye çalışmışlardı. İkinci neden de yaşlı kadınların gençlere oranla daha egzantirik davranışlarının olması. Büyücülükle suçlanan kadınların bir başka özelliği de dul olmaları ki aslında bu gayet doğal bir durum, yıllar boyu süren savaşlar ve salgın hastalıklar nedeniyle çok sayıda kadın dul kalmıştı ve bunlar ekmeklerini taştan çıkarmak için yoğun bir çaba içine girmişti. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">16. ve 17. yüzyıla gelindiğinde cadı avının neden kesildiği hala tartışılmakta. Bu değişiklikte insan mantığındaki önemli gelişmelerin büyük rol oynadığı kesin. 16. yüzyıldan itibaren pek çok filozof, bilim ve din adamı, cadıların ve büyücülerin varlığının ciddi ciddi tartışmaya açmıştı. Bu görüşlerin o tarihlerde Avrupa'da yükselen sınıf olan burjuvazinin görüşlerine denk düşmesi, gidererek kitleleri dogmalar yerine rasyonel düşünceye itiyordu.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Nitekim dogmalar yerine her uygulamadan kuşkulanılması ve doğru olup olmadığının tartışılması ilkesini getiren Descartes'çı düşüncenin o tarihlerde topluma egemen olması da boşuna değildi. Öte yandan Kopernik, Kepler ve Newton'un buluşlarıyla insanlar doğa üstü güçlerden ve onların etkilerinden uzaklaşmaya başladılar.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Ne var ki cadı avı döneminin kapanmasında hukuk reformlarının da çok büyük bir payı olduğunu savunan Amerikalı araştırmacı Brian Lewack'a göre fiziki işkencelerin tüm gelişmiş Avrupa ülkelerinde yasaklanmasından sonra büyücü suçlamalarının ve büyücülük itiraflarının sayıca müthiş bir düşüş gösterdiği bir gerçek...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-cseZ9MyeEzE/TqlYBH5AshI/AAAAAAAADrs/HWbOtcBs6qE/s1600/19-wallpaper-hallowen.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="200" ida="true" src="http://2.bp.blogspot.com/-cseZ9MyeEzE/TqlYBH5AshI/AAAAAAAADrs/HWbOtcBs6qE/s320/19-wallpaper-hallowen.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Cadılar Bayramınız Kutlu Olsun :) </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;"><em><strong>SON</strong></em></span></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-62824825790870420192011-10-05T15:10:00.000+03:002012-06-29T14:08:34.649+03:00Cadılar II<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-bfhWb8Dbe7U/ToxH9l_k67I/AAAAAAAADiY/TG8KM34BhNo/s1600/417px-Baldung_Hexen_1508_kol.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" kca="true" src="http://1.bp.blogspot.com/-bfhWb8Dbe7U/ToxH9l_k67I/AAAAAAAADiY/TG8KM34BhNo/s400/417px-Baldung_Hexen_1508_kol.jpg" width="277" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Toplumu bir cadı çılgınlığı sardı ve ilk kez toplu katliamlara tanık olundu. Dönemin ünlü matemetikçisi Stoffler, 1524 yılında en üst noktaya varan cadı çılgınlığını, o günlerdeki ekonomik ve sosyal krize ve insanlık tarihinin en büyük veba salgınına bağlıyor. "Bütün bu rahatsızlıkları gizlemek için toplumda büyük bir korku yaratılmalıydı. Bunun için de cadılar hedef seçildi" diyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Oysa cadı avlama sisteminin örnekleri daha 13. yüzyılda atılmış ama bu cadılara karşı savaşın bir parçası olarak yapılmamıştı. Kilise işkencenin ilk önce cadılar üzerinde değil tam tersine Avrupa 'da birden bire ortaya çıkan ve Roma'nın onda birlik aşar vergisi ve kutsal ayinler üzerinde kurduğu tekeli kırma tehdidinde bulunan yasadışı dini örgütlerin üzerinde kullanılmasına izin vermişti.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Örneğin 13. yüzyılda Cathary diye adlandırılan Fransa'nın güneyinde Albigensialılar, kendi din adamlarıyla bağımsız bir dini birlik haline gelmişlerdi. Papa, Güney Fransa'yı hıristiyanlık adına elde tutmak için bir kutsal sefer ilan etmek zorunda kalmış ve Albigensialıları imha etmişti. Onların peşinden ortaya çıkan Waldensee ve Vaudoi gibi başka sapkın mezhepleri de ortadan kaldırmak için adım adım ilerleyen kilise sonunda Engizisyon Mahkemelerini kurdu. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-wEFYU5Nb9Rk/Tow_3oqtTOI/AAAAAAAADiM/QeBTyjCLMaw/s1600/453px-Pope_Alexander_Vi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="320" kca="true" src="http://4.bp.blogspot.com/-wEFYU5Nb9Rk/Tow_3oqtTOI/AAAAAAAADiM/QeBTyjCLMaw/s320/453px-Pope_Alexander_Vi.jpg" width="242" /></span></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"></span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><em> Papa VI Alexander</em></strong></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Faaliyetlerini sürdürmek için yeraltına çekilen mezheplerin karşısında Engizisyon Mahkemeleri'nin yetersiz kaldığını gören Papa VI Alexander 13. yüzyılın ortalarında sapkınları itirafa ve suç ortaklarını açıklamaya zorlamak için bu askeri nitelikli mahkemelere işkence yapma yetkisi verdi. Yine o tarihlerde Avrupa'da din savaşlarından, prens kavgalarından geçilmiyordu. Sadece Almanya'da 400 prens acımasızca birbiriyle savaşa tutuşmuştu. Bu prenslerin paralı askerleri geçtikleri köyleri yağmalıyor, halkın tüm iaşesini çalıyorlardı. Tüm Avrupa'nın kırsal kesiminde büyük bir açlık baş göstermişti. Bu duruma isyan eden köylüler, prenselerin himayesindeki din adamları tarafından büyücülük ve cadılıkla suçlanıyorlardı. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Sapkın tarikatların işkenceden geçtiği sırada cadılar hala Canon Episcopi'nin koruyucu hükümlerinden hala yararlanıyorlardı. Cadılık bir suçtu ama sapkınlık değildi; çünkü sabbat simgesel bir uydurmaydı. Ne var ki Papa'nın Engizisyon sorgucuları cadılık konusunda yargı yetkileri olmayışından kaygılıydılar. Onlara göre cadılık artık Canon Episcopi'nin uygulandığı dönemden farklıydı; yeni bir çok tehlikeli türü gelişmişti. Öyle ki sabbatlara uçabiliyorlardı. Eğer cadılar işkenceden geçirilebilirse onların itiraflarından çok büyük bir suikast örgütü ortaya çıkabilirdi. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-XJjGFoxe99E/ToxCvg9XbAI/AAAAAAAADiQ/Mp_xBlaBFQI/s1600/524px-Innocent_VIII_1492.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="320" kca="true" src="http://4.bp.blogspot.com/-XJjGFoxe99E/ToxCvg9XbAI/AAAAAAAADiQ/Mp_xBlaBFQI/s320/524px-Innocent_VIII_1492.jpg" width="279" /></span></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial;"><em><strong>Papa VIII Innocent</strong></em></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Bütün bu savlara karşı sonunda Roma boyun eğdi ve Papa VIII Innocent 1484 yılında yayınladığı bir kararname ile Almanya'nın her yanındaki cadıların kökünü kazımak için Engizisyoncu Heinrich Cramer ve Jacop Sprenger'e Engizsiyon'un tüm yetkilerini verdi. Bu ikili daha sonra cadı avcılarını el kitabı olarak kullanılan "<em>Cadı Tokmağı - Malleus Maleficarum</em>" adlı yapıtlarında sundukları kanıtlarla Papa'yı ikna etmişlerdi. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-mYBln-HSTpw/ToxHklOm15I/AAAAAAAADiU/R20F1FjCpdU/s1600/Malleus_1669.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="320" kca="true" src="http://2.bp.blogspot.com/-mYBln-HSTpw/ToxHklOm15I/AAAAAAAADiU/R20F1FjCpdU/s320/Malleus_1669.jpg" width="223" /></span></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Büyücülük suçlaması Prostestan hareketiyle birlikte ayyuka çıktı. Bu konuda toplumsal çılgınlığın ve hoşgörüsüzlüğün hangi noktaya geldiğini anlamak için 1500'lerin ilk yarısıyla ikinci yarısında aynı suçlara verilen cezalara bir göz atmak yeterli...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">1500'li yılların başında "sağlık nedeniyle büyü yapan kişiye" bir yıl hapis cezası veriliyordu. Ama 50 yıl sonra aynı suçun cezası ölüm olmuştu.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Yine 1500'lerin başında "büyü yapmak için ceset çalmak" suç olarak kabul edilmezken, 1563 yılında aynı işi yapan kişiler "ruhunu şeytana satanlar olarak diri diri yakılmışlardı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><span style="font-family: Arial; font-size: large;"><strong><span style="font-size: small;">Devam edecek...</span></strong></span><span style="font-family: Arial; font-size: large;"></span></span></div>
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-60981538184018741392011-09-21T16:47:00.001+03:002012-06-29T14:08:13.899+03:00Cadılar I<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-_iqoIIR19iA/Tnc6cAmg-II/AAAAAAAADbA/kQ6MzO8soEg/s1600/400px-John_William_Waterhouse_-_Magic_Circle.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" rba="true" src="http://2.bp.blogspot.com/-_iqoIIR19iA/Tnc6cAmg-II/AAAAAAAADbA/kQ6MzO8soEg/s400/400px-John_William_Waterhouse_-_Magic_Circle.jpg" width="266" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Bazılarına göre varlıklarını hala sürdürüyorlar. Nitekim 1981 yılında Meksika'da bir kadın halk tarafından taşlanarak öldürüldü. Nedeni; kadının şeytan ile ilişkiye girip, Ağca'yı Papa'ya suikast yapması için kışkırtmasıydı. 1976 yılında da, Avrupa'nın en gelişmiş ülkelerinden biri olan Almanya'da Elizabeth Hahn isimli bir yaşlı kadın, birlikte yaşadığı köpeği ile şeytana hizmet ettiğini söyleyen köylüler tarafından diri diri yakıldı. Bundan bir yıl sonra da benzer bir olay Fransa'nın Alecon kasabasında yaşanmıştı. Bugün psikologlar ve sosyologlar yeniden büyü ve cadı konusuna eğiliyorlar. Bir grup fanatik ise tıpkı geçmişte olduğu gibi yeniden cadı avına hazırlanıyorlar.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Toplumsal cadı avı histerisi, tarihe baktığımız zaman iki dönemde ön plan çıkıyor: İsa'dan sonra 3. ve 4. yüzyıl ile 15. ve 17. yüzyıl arası... Birinci dönem, Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğun tarafından resmi din olarak kabul edildiği günlere denk düşüyor. O tarihte yükselmeye başlayan kilise her türlü pagan düşünceyi "şeytan" ile iş birliği olarak nitelendiriyor ve paganizmin tüm ritüellerini "cadılık" olarak suçluyordu. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Aslında Hıristiyanlığın etkin bir din haline gelmesine kadar gerek Yunanlılar gerek Romalılar için dünyanın iki kategori içinde algılanması diye bir şey söz konusu değildi. Bu iki kategori "iyilik" ve "kötülük"tü. Oysa Yunanlıların ve Romalıların bir çok tanrısı vardı ve bunlar genellikle "acımasız" ve "yardımsever" olarak ikiye ayrılırlardı. Hıristiyanlık ile bütün bu sistem alt üst oluyordu. Şimdi tek bir tanrı söz konusuydu; ona ilişkin herşey "iyi"ydi, onun dışında kalan herşey de "şeytan" ile özdeşleşiyordu.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Önceleri kentlerde güçlenen kilise giderek ağırlığını kırsal kesimde de hissetirmeye başlamıştı. Oysa, toprakla yakın temasta olan köylüler hala mevsimlere göre bazı bereket sembollerine olan inançlarını koruyorlardı. Bu bağlamda Latince kır boyunca anlamına gelen "pagus" kelimesinden türeyen pagan kültürünü kolay kolay terk etmiyorlardı. İşte bu nedenle cadılık esas olarak kırsal kesimde çıkan bir hareket oldu ve çoğu zaman da kırsal kesimle sınırlı kaldı. Nitekim ilk kez M.S. 589 yılında kullanılan "cadı" kelimesi de köylü anlamına geliyordu.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">O yüzyıllarda kilisenin cadılara karşı tavrı o kadar sert değildi. Kırsal kesimdeki geleneksel ayinlere göz yumuluyordu, belli bir hoşgörü gösteriliyordu. Aslında bunun nedeni önceleri köylü kesimiyle açık bir çatışmayı göze alamayan kilisenin olaydan uzak durmayı yeğlemesiydi. M.S. 1000 yılı öncesinde, "Şeytanla birlikte görüldüğü" dedikodusundan dolayı hiç kimse öldürülmüş değildi. İnsanlar birbirlerini cadı olmakla yada doğa üstü güçlere sahip olmakla suçluyorlardı. Ama otoriteler onları sistemli bir şekilde kovalmıyor ve itirafa zorlamıyorlardı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-QZqxag3M2H4/Tnnnd_wpeiI/AAAAAAAADcg/1xrER8GpHM8/s1600/Extract_from_Burchard_of_Worms%2527_Decretum.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" hca="true" height="301" src="http://1.bp.blogspot.com/-QZqxag3M2H4/Tnnnd_wpeiI/AAAAAAAADcg/1xrER8GpHM8/s400/Extract_from_Burchard_of_Worms%2527_Decretum.jpg" width="400" /></span></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;"><em>Canon Episcopi</em> </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Aslında katolik kilisesi M.S. 1000 yıllarından önce "havada uçan cadı" gibi şeylerin var olmadığını ısrarla belirtmiş, böyle şeylerin gerçekten meydana geldiğine inanmayı yasaklamıştı. Bu görüşte "Canon Episcopi" denilen bir belge ile düzenlenmişti. Ancak bu belgenin hükümleri bir kaç yüzyıl sonra tersine çevrildi; 1480'den sonra artık havada uçma olaylarının meydana gelmediğine inanılması yasaklandı. 1000 yıllarında cadıların süpürgeye binmelerini şeytan ürettiği bir imge diye savunan kilise, beş yüzyıl sonra bunun bir imge olduğunu savunanların şeytan ile birlikte olduğunu ileri sürmeye başlamıştı. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Gerçek bir cadı uçabilirdi. Bu saptandıktan sonra itirafta bulunan cadıyı Sabbat'ta (cadılar toplantısı) bulunan öteki insanlar hakkında sorguya çekmek şart oluyordu. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial;"><em><strong>Devam edecek...</strong></em></span></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-16364254554029745072011-08-05T13:31:00.000+03:002012-06-29T14:07:46.687+03:00Rasputin IV<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-yRemaV3uRwc/TjvErPfU30I/AAAAAAAADKU/zJQ-Acow5U0/s1600/Dead_Rasputin.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="232" src="http://3.bp.blogspot.com/-yRemaV3uRwc/TjvErPfU30I/AAAAAAAADKU/zJQ-Acow5U0/s320/Dead_Rasputin.jpg" t$="true" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Yusupov bir süre sonra Rasputin'in yanına inerek ölüp ölmediğini kontrol etmek istedi. Tam bu sırada Rasputin gözlerini açarak bakışlarını Yusupov'a dikti ve <em>"Felix Felix"</em> diye bağırdı. Aynı zamanda da Yusupov'a sarılmış var gücüyle sıkmaya başlamıştı. Bir canlı ceset ile boğuştuğunu fark eden Felix Yusupov dehşet içinde kalmıştı; bütün gücünü toplayıp Rasputin'in kollarından kurtuldu. Adam da hırıltılar içinde yere yığıldı. Elinde Prens'in apoleti kalmıştı. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Yusupov çılgın gibi kendini merdivenlere attı ve yukarı çıkarken Purişkeviç'e seslendi <em>"Koşun yetişin hala yaşıyor..."</em> Sonra çalışma odasına girerek Maklakov'un kendine verdiği lastik copu aldı ve Purişkeviç ile birlikte aşağı indiler. Aşağıda gördükleri manzara herkesi donduracak kadar ürkütücüydü. Rasputin arkasında kanlı izler bırakarak kapıya kadar sürünmüş aslında kilitli olması gerken kapıyı açarak avluya kadar sürünmüştü. Purişkeviç onun arkasından koştu. Rasputin sokağa doğru ilerliyordu. Bu nedenle tabacasının çekti ve titreyen ellerle iyice nişan almaya çalıştı ve başladı ateş etmeye. İlk iki atış boşa gitmişti ama son iki atışta Rasputin karların üzerine yığıldı. Purişkeviç Rasputin'in yanına geldi ve karlar kızıla dönene kadar kafasını tekmelemeye başladı buna rağmen Rasputin hala eliyle karları kazıyordu. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Puruşkeviç geri döndükten sonra Yusupov'u lavaboda buldu ve ona <em>"Sakin ol dostum herifi öldürdüm her şey bitti dedi..."</em> Ama Yusupov onu duymuyor gibiydi. Birden bire copu alarak hala kıpırdanan Rasputin'e koştu ve var gücüyle vurmaya başladı. Tabanca sesine koşan bir polis ile uşak zor ayrıdı. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Durumu toparlamaya çalışan Purişkeviç polis memurna yaklaşarak durumu kapamaya çalıştı. Memura kendisinin miletvekili, diğer kişinin de Prens olduğunu söyledi ve vatan hainini öldürdüklerini söyledi. Ancak polis söz dinlemedi ve rapor edeceğini söylerek uzaklaştı. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Grandük ve Purişkeviç, Rasputin'in ellerini bağlayarak cesesi eski bir perdeye sarıp arabaya koydular hızla Neva nehrine gittiler ve cesedi su almak için açılan deliklerden birine attılar. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Bunlar olup biterken Prens kendine gelmiş ve başına nelerin gelebileceğini kavramıştı. Silah kullanılmış ve sesi duyulmuştu ortalık kan içindeydi ve bir polis maktulü görmüştü. Sonunda köpeklerinden birini öldürdü ve Rasputin'in kanlı izlerinde sürükletti ve öldüğü yerde bıraktı. Ancak bu çözüm inandırıcı olmadı, polis raporunu vermişti. Ertesi günü Çariçe, Rasputin'in Prens Yusupov ve Grandük Dimitri tarafından pusuya düşürüldüğünü öğrendi. Çariçe hemen Çar'a haber verdi. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Polis Rasputin'in cesedini 19 Aralık günü buzların arasında buldu. Otopside suya atıldığında henüz ölmediği ortaya çıktı. Ölmeden önce ellerini çözmeyi başarmış fakat boğularak ölümüştü. 21 Aralık günü Kraliyet Sarayı'nın bahçesinde toprağa verildi. Cenazede sadece Çariçe, çocukları, Anna Vyurubova ve bir kaç subay vardı. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Rasputin'in öldürülmesinden iki ay sonra devrim hareketi Rusya'daki İmparatorluğu silip süpürdü. 23 Mart 1917 günü başlarında Duma Meclisi Miletvekilleri olan bir grup Bolşevik bir tören ile Rasputin'i mezarından çıkartarak Pargolava ormanında yakarak sembolik bir öç aldı. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;"><strong>KATİLLER VE AKİBETLERİ </strong></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-L14m_ugYs8g/Tju_UBlmrjI/AAAAAAAADKM/ix83MU5KrdY/s1600/220px-Fyoussou.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="320" src="http://2.bp.blogspot.com/-L14m_ugYs8g/Tju_UBlmrjI/AAAAAAAADKM/ix83MU5KrdY/s320/220px-Fyoussou.jpg" t$="true" width="216" /></span></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Prens Felix Yusupov... 27 yıllık yaşamı boyunca devlet işlerine çok az bir ilgi göstermiş Avrupa sosyetesi mensuplarıyla lüks ve seks içinde düşüp kalkmış homoseksüel eğilimli bir kişiydi. Ayrıca Rusya'nın en büyük miraslarından birinin varisi olduğu için ne I. Dünya Savaşındaki yoksulluk ne de Rasputin'in konumu onu maddi yönden etkiliyordu. 1916 yılının aralık ayında tuhaf bir şey oldu ve Yusupov Rusya'nın kurtarıcı olma hayaline yakalandı. Çar'ın, ailesinin ve milettin tek kurtuluşunun Rasputin'in ölmesinde olduğunu düşünüyordu. Bir plan yaparak kendine yardım edecek adayları toplamaya başladı. Bunlardan ilki Çar'ın büyük kızıyla evlendirilmek istenen Dük Dimitri idi. Diğerleri sağ görüşlü siyasetçi Purişkeviç, Yüzbaşı Skotin ve Doktor Lazovert'ti. </span></div>
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-kbS1J8V6PE4/TjvAGnlOPjI/AAAAAAAADKQ/aQqzFPUgVeo/s1600/180px-Dmitri_pavlovich2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-kbS1J8V6PE4/TjvAGnlOPjI/AAAAAAAADKQ/aQqzFPUgVeo/s1600/180px-Dmitri_pavlovich2.jpg" t$="true" /></span></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;"><em>Dük Dimitri </em></span></div>
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<div align="justify">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Daha başlagınçta bu beş adam planlarının güvenliği sağlayamadılar ve çevrelerine gereksiz bilgi verdiler. Bu durumda Rasputin'in haber aldığı su götürmezdi. Rasputin'i uyardıkları halde Prens onu ikna etmeyi başardı.</span></div>
<div align="justify">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div align="justify">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Yusupov ve arkadaşları beklentilerin aksine az ceza aldılar. Hepsi Kraliyet ailesine yakındı ve aldıkları cezalar da onların "Ekim Devrimi"nden kurtulmalarını sağladı. Prens Yusupov Kırım'daki malikanesine sürgüne gönderildi devrim sırasında ülkeden kaçtı. Grandük, Çar'ın ailesi öldürülürken İran sınırındaydı o da kaçmayı başardı. Purişkeviç, Sukoton ve Lazovert ceza almadılar iç savaş sırasında tifüsden öldükleri sanılıyor. </span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial;"><strong><em>- Son -</em></strong></span></div>
<div align="center">
<br /></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-8320390278660525842011-07-22T15:54:00.000+03:002012-06-29T14:07:28.179+03:00Rasputin III<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-RQFj5sEu_Og/Tilvg5a70UI/AAAAAAAADGs/_fQAd0j4tsY/s1600/rasputin2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://2.bp.blogspot.com/-RQFj5sEu_Og/Tilvg5a70UI/AAAAAAAADGs/_fQAd0j4tsY/s320/rasputin2.jpg" t$="true" width="220" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Rasputin'in uzaktan hastayı iyileştirmesiyle ünü daha da pekişti. Çar ve Çariçe mektuplarında ondan "Dostumuz" olarak bahsediyorlardı. Ayrıca önemli devlet işlerinde de Rasputin'in tavsiyelerine uyulmaya başlanmıştı. Ne var ki Rasputin'in güçlenen konumuna karşı diğer taraftan düşmanları da artıyordu. Sol ve sağ görüşlü siyasiler, radikaller, tutucular, kızgın kocalar ve taciz edilmiş kadınlar kin beliyorlardı. Sonunda nefret şiddete dönüştü. Rasputin Pokrovskoye'de karnından bıçaklandı. Bir kadın evlenme vaadiyle Rasputin ile beraber olmuş ama bu vaad gerçekleşmemişti. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">1 Ağustos 1914'te Rusya, Almanya'ya karşı savaşa girdi. Bu durum sarayda Rasputin'in etkisini azalttı. Çar onun savaş karşıtı görüşlerine katılmıyor, vaazlarını dinlemiyordu. Hatta Çariçe bile onunla görüşemeyecek kadar meşgul olduğunu söylüyordu. Ne var ki 1915 yılında kader sarsılan ününü kurtarma fırsatı verdi. Çariçe'nin yakın arkadaşı Anna Vyrubova bir tren kazasında ciddi bir biçimde yaralandı. Kafatası ve omuriliği zedelenmiş, bir bacağı ezilmiş diğeri ise kırılmıştı. Doktorlar geceyi sağ atlatamayacağını söylüyordu. Kadının ısrarı üzerine çağrılan Rasputin hastanede Çar ve Çariçe ile tekrar bir araya geldi. Rasputin bir kez daha umutsuzluğun ortasında umut vaadediyordu. Dua etti ve odayı terk ederken Çar'a "Yaşayacak ama sakat kalacak" dedi. Gerçekten de yaşadı ve herkesten uzun süre yaşadı. (1964'te öldü)</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Artık Rasputin'in etkisi güçleniyordu. 1915'te Çar cepheye giderken yetkiyi karısına bıraktı. Çariçe'de Rasputin'in tavsiyelerine başvurdu, oğlunu ve arkadaşını kurtaran biri ülkesini de kurtarabilirdi. Rasputin zamanla yetenekli devlet adamlarını tasviye etti. 1916 kışında Rasputin sarayda pek çok değişiklik yaptı. Savaş taraftarları onun barışçı tutumunun hoş karşılamıyor, onu Almanya doğumlu Çariçe'yi ve Almanya'yı tutmakla suçluyorlardı. Bu nefret büyüdükçe devrimcileri de harekete geçiriyor ve sayıları giderek artıyordu. Rasputin'in hem Çariçe ile dört kızının ve Anna Vyrubova'nın sevgilisi olduğu yönünde söylentiler vardı. Çar'ın da Rasputin'in seks partileri ve şeytana tapma ayinlerine katıldığı söyleniyordu. Bu söylentilere herkes inanmaktaydı. Rasputin'in cinsel zayıflığı onun sonunu hazırladı. </span></div>
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<div style="text-align: center;">
<strong><span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">KORKUNÇ BİR CİNAYET</span></strong></div>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-X3DvvyiItpQ/TilnOAePRmI/AAAAAAAADGo/kEOZCgX9Ak0/s1600/Yusupovirina.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="320" src="http://4.bp.blogspot.com/-X3DvvyiItpQ/TilnOAePRmI/AAAAAAAADGo/kEOZCgX9Ak0/s320/Yusupovirina.jpg" t$="true" width="226" /></span></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><em>Prens Yusupov ve eşi Düşes İrina</em></strong></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Beş kafadar Rasputin'i Prens Yusupov'un sarayında öldürmeyi planlamışlardı. Prensin sarayı Molka nehrinin yanındaydı. Kalın duvarları, bodrumlarıyla adam öldürmek için uygun bir ortam hazırlıyordu. Ne var ki işe girişmeden önce mahzenlerden birini bir salona dönüştürmek gerekiyordu, rutubetli mehzen hemen düzenlendi. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Komployu hazırlayanlar, 16 Aralık 1916 günü gece yarısına doğru buluştular. Lazovert Şöför elbisesi giymişti, Yusupov dolaptan zehiri çıkardı ve masaya içinde 6 tane pasta bulunan bir tabak koydu. Bu pastalardan üçü krem glase ile örtülüydü diğer üçü ise krem şokolalıydı. Bir yanlışlık olmasın diye sadece pembe pastalara zehir karıştırılacaktı. Doktor Lazovert potasyum siyanidi toz haline getirdi ve pastaların bir katına zehiri serpti. Pastalara karıştırlan zehir miktarı bir kaç kişiyi rahatlıkla öldürecek kadar fazlaydı. Bir miktar zehirde Rasputin'in en sevdiği Maderia şarabına karıştırıldı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Yusupov hazırlıklar tamamlanınca Rasputin'in evine gitti. Rasputin her zamankinin aksine özenle giyinmişti. Kapıyı çekerek çıktılar. İçeri girince müziğin sesini duydular. Yusupov'un arkadaşları özellikle gürültü çıkartıyorlardı zira Rasputin'i evde kadınlarında olduğuna inandırmaları gerekiyordu. Yusupov "<em>Aniden karımın arkadaşları geldi onları göndermeye uğraşıyor nerdeyse giderler. Onlar gidene kadar çay içelim</em>" dedi. Ama Rasputin istemedi ve salonda kanapeye yerleşti.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Rasputin hiç birşeyden şüphelenmemiş gibi görünüyordu. Kendisinin ölmesini isteyenlerin çokluğundan bahsetti. "<em>Ben onlardan korkmuyorum çünkü şimdiye kadar Tanrı beni hep korudu bana el kaldıranların sonu hep kötü oldu</em>" dedi.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Bir süre sonra çay istedi. Yusupov servis yaparken pasta tabağını da uzattı başta istemeyen Rasputin sonra arka arkaya iki pasta yedi. Bu arada zehirli şaraptan da içmişti. Yusupov hayretler içindeydi zehir tesir etmemişti. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Bir kaç bardak daha içtikten sonra elini boğazına götürdü. Yusupov neyi olduğunu sorunca Rasputin'in " <em>Hiç bir şeyim yok " </em>diye cevap verdi. Vakit ilerlemişti bu süre zarfında Yusupov nazik ev sahipliğini sürdürmüştü şarap ve pasta ikram etmeye devam etmişti. Yukarıda bekleyen suç ortakları endişelenmeye başlamışlardı. Gürültüler artınca Yusupov " Bir gidip bakayım" dedi ve Rasputpn'in yanından ayrıldı. Grandük Dimitri, Purikeviç ve Sukotin merakla bekliyorlardı. Yusupov onlara zehirin etki etmediğini söyledi. Sonunda tabanca ile işini bitirmeye karar verdiler. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Rasputin uyuklar vaziyetteydi. Yusupov Rasputin'e iyi olup olmadığını sordu "<em>Bir bardak şarap içersem iyi gelir</em>" dedi. Gerçekten de bir bardak daha şarap içen Rasputin birden daha iyi oldu. Sabırsızlanmaya başlayan Yusupov tabancayı eline alarak Rasputin'i sırtından vurdu. Hemen ışıkları söndürüp Prens'in çalışma odasına çıktılar. Purişkeviç'in planına göre Doktor Lazovert Rasputin'in elbiselerini giyip sarayı terk edecketi. Böylece Rasputin'i takip eden gizli servis onun Yusupov'un sarayında öldüğünü öğrenemeyecekti. Elbiseleri yok ettikten sonra Rasputin'in cesedini nehre atacaklardı. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial;"><strong><em>Devam edecek...</em></strong></span></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-55368486108529130552011-07-15T14:13:00.000+03:002011-07-15T14:13:01.644+03:00Rasputin II<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-MYjQGQUSOg4/TiAcVENp40I/AAAAAAAADEg/DT6cqvpzg1U/s1600/Rasputin4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="250" m$="true" src="http://1.bp.blogspot.com/-MYjQGQUSOg4/TiAcVENp40I/AAAAAAAADEg/DT6cqvpzg1U/s320/Rasputin4.jpg" width="320" /></a></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Rasputin'in Çarkoeselo'daki Kraliyet Sarayı'nı ziyareti tam bir yıl sonra gerçekleşti. Çar, Rasputin'in gizemci yada vaazcı yönüyle ilgilenmiyordu. Daha çok onun içtenlik dolu konuşmalarını ve köy yaşamı hakkındaki bilgisini önemsiyordu. Oysa Rasputin'in Çariçe ile ilişkisi çok farklıydı. Çariçe Aleksandra Rasputin'in ruhani tavırlarından etkileniyordu ve sarayda verdiği vaazları dikkatle dinliyordu. </span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-E4FswukGHuE/TiAcYydJC1I/AAAAAAAADEk/7na_NmpQlhk/s1600/696px-The_Romanovs%252C_1913.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><img border="0" height="275" m$="true" src="http://4.bp.blogspot.com/-E4FswukGHuE/TiAcYydJC1I/AAAAAAAADEk/7na_NmpQlhk/s320/696px-The_Romanovs%252C_1913.jpg" width="320" /></span></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em><strong>Çar ve ailesi</strong></em></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Çariçe Almanya'da doğmuş, İngiltere Kraliçesi Victoria'nın yanında büyümüş bir soylu, Essen-Darmstadt Prensesi'ydi. Dolaysıyla Rus Çarlığının yaşam tarzına ve geleneklerine bir türlü alışamamıştı. Dört kız çocuk doğurmuş ama bir erkek varis dünyaya getirememişti. Bu yüzden mutsuzluğu had safhadaydı. Başarısızlık ve umutsuzluk duygusu öylesine artmıştı ki Düşes Militsa'nın himayesindeki kişilerden medet umar hale gelmişti. </span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Nihayet 1904'te Çariçe bir erkek çocuk dünyaya getirdi Çareviç Aleksi. Ama ailenin ve halkın sevinci kısa sürdü. Doğumundan 6 hafta sonra çocuğun hemofili hastası olduğu anlaşılmıştı. Bu, kanın pıhtılaşmasını sağlayan maddenin eksikliğinden kaynaklanan bir hastalıktı. Kısacası çocuk yaşamı boyunca tehlike altındaydı. Çünkü en ufak kesik, bere yada burun kanaması durdurulamayan kan anlamına geliyordu. </span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">1907'de Rasputin Çareviç'in sağlığı ile ilgilenen gruba katıldı ve kısa zamanda en önemli üyesi oldu. Bunu sağlayan, 3.5 yaşına gelmiş Aleksi'nin bir gün düşüp iç kanama geçirmesiydi. Çocuk çok acı çekiyor, doktorların çabası yetersiz kalıyordu. Bunun üzerine umutsuzluğa düşen anne-baba son çare olarak Rasputin'e danıştılar. Rasputin sadece yatağın başında dua ederek bunu atlatmasın sağlayarak doktorların yapamadığını yapmıştı. </span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-jQ6vgySoMm8/TiAcdTeA_OI/AAAAAAAADEo/kHvhM5kfiw0/s1600/364px-Alexandra_Feodorovna_with_her_son.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><img border="0" height="320" m$="true" src="http://3.bp.blogspot.com/-jQ6vgySoMm8/TiAcdTeA_OI/AAAAAAAADEo/kHvhM5kfiw0/s320/364px-Alexandra_Feodorovna_with_her_son.jpg" width="194" /></span></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em><strong>Çariçe ve oğlu Aleksi</strong></em></span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Artık ok yaydan çıkmıştı. İki yıl boyunca sarayda içkiler Rasputin'in şerefine içildi. Din çevreleri ve soylu kadınlar ona koşarken, diğerleri hediye ve paralarla saraydaki nüfuzunu satın almaya çalışıyorlardı. Ama o sadece hiçlik duygusunu ve seks güdüsünü tatmin etmeyi amaçlıyordu. B</span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">aşkaları ise onun ahlaksılığından rahatsız oluyordu. Dini ortamlarda yürüttüğü çılgın toplantılar, saraydaki nüfuzuna karşılık seks yapma, duayla cinleri kovma seasında bir rahibeye tecavüz etme gibi söylentiler etrafta açıkca konuşuluyordu. 1911 yılının Mart ayında bazı St. Petersburg gazetelerinde Rasputin'i eleştiren yazılar çıkmaya başladı. Önceden kendisine hayran olan bazı kimseler de bu yazılar üzerine Rasputin' karşı olmaya başladı. </span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Bu kritik anda Rasputin bir kez daha kutsal topraklara gitme kararı aldı. Ama bu yolculuk pek bir şey değiştirmedi düşmanları hala saraydaki konumuna karşıydılar. Ne var ki Çariçe Rasputin'den vazgeçemiyordu. Sonunda 1912'de Çar'ın danışmanları sarayının itibarın zedelediği konusunda Çar'ı ikna etmeyi başardılar. Çariçe Rasputin'i savunduysa da köyüne dönmek zorunda kaldı. </span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">1912 Ekimini Çar ailesi o zaman Çarlık toprağı olan Polonya'da geçiriyorlardı. Hava güzeldi, Çariçe bile bütün sıkıtılarından kurtulmuşa benziyordu. Ancak Aleksi'nin başına gelen talihsiz kaza bir anda tüm mutluluğu yerle bir etti. Kayıktan çıkmak isterken ayağı kayan 8 yaşındaki çocuk çok sert bir şekilde düşmüştü. Başta önemsiz gibi görünse de durum ciddiydi, çocuk iç kanama geçiyordu. Doktorlar çaresi kalmıştı, çocuk acıdan kıvranıyordu. </span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial; font-size: large;">Sonunda bir umut kalmayınca Rasputin'i çağırmaya karar verdiler. Hemen telgraf çekildi. Yanıt çabuk geldi; Rasputin'in telgrafında <em>"Tanrı gözyaşlarını gördü ve dualarını duydu. Üzülme çocuk ölmeyecek, doktorların onunla fazla uğraşmasına izin verme"</em> yazılıydı. Bu telgrafın alınmasından kısa süre Aleksi iyileşti. </span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial;"><em><strong>Devam edecek...</strong></em></span></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-50393451012722480302011-07-01T12:04:00.000+03:002012-06-29T14:06:52.454+03:00Rasputin I<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-size: large;"><strong>RASPUTIN</strong></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-zOAVK7nJZfM/Tg16VvWfWrI/AAAAAAAAC_M/xk5Efm1pw8I/s1600/MTS2_SeparatriX_259877_rasputin.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="239" i$="true" src="http://1.bp.blogspot.com/-zOAVK7nJZfM/Tg16VvWfWrI/AAAAAAAAC_M/xk5Efm1pw8I/s320/MTS2_SeparatriX_259877_rasputin.jpg" width="320" /></span></a></div>
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Rus Çarı II. Nikola, günlüğünün 1 Kasım 1905 tarihli bölümünde şunları yazmıştı:<em> "Tanrının, Tobolsk bölgesinden gelen Gregori adındaki elçisini kabul etmemiz gerekiyor..."</em></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">O anda Nikola dahil hiç kimse, bu "tanrı elçisini"nin gelecek on yıl içinde kraliyet ailesinin hem kurtuluşunu hem de çöküşünü hazırlayacağını; Çar'ın biricik oğlunu iyileştireceğini ve yine Çar'ın tacını yitirmesine yol açacağını bilemezdi. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Tobolsk bölgesinden gelen bu adam, Nikola ve ailesi tarafından "Gregori Yefimoviç" adıyla çağrılıyordu; tarihte ise daha çok "Rasputin" adıyla tanındı. Gregori Yefimoviç Rasputin,1870 yılında Moskova'nın 2000 km. doğusunda, Sibirya'nın Pokrovskoye kasabasında doğmuştu. Doğum tarihi bile net olmayan bu adamın gerçek adı konusunda da bazı şüpheler vardı. Ailenin soyadı olan Rasputin'in söz konusu olan kasabanın eski adından geldiği sanılıyordu. Palkino Rasputye "Bir yol ayrımı" demekti. Ne var ki Rasputin'i eleştirenler ve ondan nefret edenler, Rusça "baştan çıkarılmış" anlamına gelen rasputine sözcüğüyle olan benzerliği onu kötülemek için kullanmakta geri kalmamışlardı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Rasputin'in gençliği ile ilgili kayda değer bir bilgi yok ancak onun manevi güçlerinin ortaya çıkmasına ilişkin pek çok öykü anlatılıyordu. Oysa St. Petersburg halkının tanıdığı genç Rasputin hakkında daha çok şey biliniyordu. Bir arabacı olarak sürekli gezen Rasputin'in gençliği kadınların peşinden koşmakla geçmiş ve bir iki hırsızlık olayından dolayı yargılanmıştı. Rasputin'in dine olan düşkünlüğü ise ahlaksız yaşamı ile taban tabana zıttı. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">1890'da Rasputin biraz uslanmış evlenerek o yılın sonunda bir oğul sahibi olmuştu. Ama evdeki sakinliği uzun sürmedi, bir sonraki yıl Yunanistan'ın Athos dağındaki ünlü manastıra dinsel amaçlı bir ziyaret yapmaya karar verdi. Üç bin km'lik yolu üç ayda yürümüş, dönmeden önce de Kutsal Topraklara bir ziyaret yapmıştı. Bu yolculuk sonunda inanılmaz derecede değişen Rasputin'in manastırdaki deneyimleri sonucunda bir rahip olamayacağı ancak tanrının ondan vaaz vermesini istediği yargısına varmıştı. Bu yüzden, memleketi Pokrovskoye'de bir tür bağımsız vaazci olarak dolaşmaya başladı. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">1900 yılında gelindiğinde, Rasputin Sibirya'nın her yanında hastaları iyileştirme gücüyle ve kutsal yazıları yorumlamasıyla tanınıyordu. Çok az okuma yazma bilmesine rağmen yöredeki pek çok öteki din adamlarından belirgin bir biçimde ayrılmasını sağlayan bir çekiciliği vardı. Orta boylu ama güçlü bir adamdı. Saçı sakalı uzun ve dağınıktı. Ama gözleri onun özel biri olmasını sağlıyordu. Bugün de fotoğraflarında açıkca görülen koyu mavi derin bakışlı gözleri insanları sersemleten bir etkiye sahipti. (Aynı etki Hitler'de de mevcuttu) </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Rasputin, 1903 yılında St. Peterburg'a geldi, kilise yetkilileri ünün biliyorlardı. Beş ay kaldığı bu şehirde önde gelen papazlarla ve dinbilimcilerle tanıştı. İki yıl sonra geri döndüğünde de Rasputin saray çevrelerinde görülmeye başladı. St. Peterburg sosyetesi bu tuhaf Sibiryalı'yı hemen pek çok çoğu Düşes Militsa tarafından keşfedilmiş olan ruhçular, gizemciler sınıfına dahil etti. Militsa'nın kocası Dük Nikola'da Rasputin'in hasta köpeğini iyileştirmesi ile hayranları arasına katıldı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><span style="font-family: Arial; font-size: large;">1905 yılının nisan ayına gelindiğinde gizli polis bile bu kutsal adamın yaptıklarıyla ilgilenmeye başladı. Sonunda 1 Kasım 1905'te Dük Nikola'nın malikanesinde Çar II. Nikola ile tanıştırıldığında Rasputin'in yükselişi pekişmiş oldu. </span> </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><em>Devam edecek...</em></strong></span></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-82607542650208252982011-05-27T10:28:00.000+03:002012-06-29T14:06:35.329+03:00Dionysos<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<em><span style="color: lime; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong>Değer verdiğim bir arkadaşımın isteği üzerine :) </strong></span></em></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-2aA0M389WYA/Td9PhR64EuI/AAAAAAAACws/Ed-KPj61AKQ/s1600/350px-Hermes_di_Prassitele%252C_at_Olimpia%252C_front.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400px" src="http://1.bp.blogspot.com/-2aA0M389WYA/Td9PhR64EuI/AAAAAAAACws/Ed-KPj61AKQ/s400/350px-Hermes_di_Prassitele%252C_at_Olimpia%252C_front.jpg" t8="true" width="233px" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<em> Hermes ve bebek Dionysos - Praksiteles</em></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Dionysos, Bakkhos olarak da adlandırılan ve Roma’nın eski italik tanrılarından Liber Pater ile özdeşleştirilmiş olan klasik dönemde bağ, şarap ve mistik vecd tanrısıdır. Efsanesi karışıktır çünkü yalnız Yunanistan’dan değil komşu ülkelerden de alınan çeşitli unsurlarla kendi içinde birleşir. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
<span style="font-size: large;"></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Dionysos Zeus ile Semele’nin (Kadmos ve Harmonia’nın kızı) oğludur Bu durumda Apollon, Hermes, Artemis gibi ikinci kuşak Olymposlu’lardandır. Zeus’un sevgilisi Semele ondan kendisine tüm gücüyle görünmesini diledi. Semele’nin hatırını kırmayan Zeus bunu yerine getirdi, ancak aşığının çevresinin saran şimşeklerin görüntüsüne dayanamadı ve yıldırıma çarpılarak öldü. Zeus Semele’nin karnında taşıdığı henüz 6 aylık bebeğini hemen çıkardı ve kalçasına dikti. Süresi dolduğunda çocuğu tam şeklini almış olarak oradan çıkardı. Bu çocuk küçük Dionysos’tu yani iki kere doğan tanrıydı (Dionysos Yunanca etimolojik olrak iki kere doğan anlamına gelmektedir). Çocuk Hermes’e emanet edildi. Hermes de onu büyütmeleri için Orkhomenos kralı Athamas ile karsı İno’ya verdi. Zeus’un kıskanç karısı Hera’nın hışmından korunması için çocuğa kız elbiseleri giydirmelerini söyledi. Ne var ki Hera buna kanmadı İno ve Athamas’ı delirtti. Zeus bu kez çocuğu Afrika’daki Nysa adlı ülkeye gönderdi ve büyütmeleri için nymphalara verdi. Zeus bu kez Hera’nın onu tanımaması için oğlağa dönüştürdü. Bu epizot kültün önemli figürü oğlağı açıklamaktadır ayrıca Nysa adı Dionysos adının az çok bir etimolojisini vermektedir. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
<span style="font-size: large;"></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Ergenlik çağına gelen Dionysos üzümü ve ondan nasıl yaralanacağını keşfetti. Ama, Hera onu delirtti, Dionysos delirmiş bir halde Mısır ile Suriye arasında dolaşmaya başladı. Böylece Asya kıyılarını aşarak Phrygia’ya ulaşır, orada Tanrıça Kybele tarafından kabul edildi. Kybele onu arındırarak kendi kültünün ritleri hakkında bilgilendirirdi ve böylece delilikten kurtuldu. Trakya’ya giden Dionysos kral Lykourgos tarafından kötü karşılandı. Lykourgos tanrıyı hapsetmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Çünkü Dionysos kendisine denizde bir barınak veren Nereus kızı Thetis’in yanına kaçtı. Bu sefer Lykourgos delirdi, Dionysos’un kutsal bitkisi asma kütüğünü kestiğini sanarak kendi kendi bacağını, oğlunun ellerini ve ayaklarını kesti. Aklı başına geldiğinde ülkesinin lanetlendiği gördü. Kahin bu lanetin kalkması için Dionysos’un öfkesinin yatışması gerektiğini bunun da Lykourgos’un öldürülmesi ile olacağını söyledi. Halk Lykourgos’un ellerini bacaklarını dört ata bağlayıp kopartmak suretiyle kahinin sözünü yerine getirdi. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
<span style="font-size: large;"></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Daha sonra Dionysos ölüler ülkesine gidip annesi Semele’i bulmak ister. Dipsiz bir göl olan buradan kestirme hadese gittiğine inanılan Lerne gölünün yanına gelir. Yolu bilmediği için Prosymnos adında birine yolu sormak zorunda kalır. O da bu hizmetine karşılık dönüşte kendisini ödüllendirmesini istedi. Tanrı bunu kabul ettiyse de bunu yerine getiremedi çünkü tekrar yeryüzüne çıktığında Prsymnos ölmüştü. Ancak bunun yerine mezarına özel bir sopa saplayarak sözünü yerine getirmeye çalıştı. Hades’ten annesini bırakmasını istedi Hades ise sevdiği bir şeyi ona verirse bırakacağını söyledi Bunun üzerine en gözde bitkilerinden mersini bıraktı. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
<span style="font-size: large;"></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Şarap ve ilham tanrısı olan Dionysos’un şerefine tantanalı geçit alayları düzenlenirdi. Bu geçit alaylarında bereket ve toprak cinleri maskelerle canlandırılmış olarak yer alırlardı. Bu kortejler daha düzenli bir şekil altında tiyatro (komedi, tragedya ve satirik dram) temsillerinin doğmasına yol açmıştır.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
<span style="font-size: large;"></span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><span style="color: #274e13;">Roma’da Dionysos mysterleri aşırı serbestlikleri orgiastik karakterleri nedeniyle taraftar topladı. Roma senatosu İ.Ö. 186’da Bakkhanalların kutlanmasını yasakladı.</span> <a href="http://thalassapolis-neokudum.blogspot.com/search/label/%C3%87%C4%B0%C4%9Fdem%20D%C3%BCr%C3%BC%C5%9Fken"><span style="color: lime;">Böylece gizli bir din haline dönüştü. </span></a></span></div>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-UAVuiY7LU1A/Td9Pi1mBmdI/AAAAAAAACww/jrisf_pikHI/s1600/524px-Bacchusbycaravaggio.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400px" src="http://4.bp.blogspot.com/-UAVuiY7LU1A/Td9Pi1mBmdI/AAAAAAAACww/jrisf_pikHI/s400/524px-Bacchusbycaravaggio.jpg" t8="true" width="348px" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<em>Bacchus - Caravaggio</em></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-89401589865873384182011-04-14T16:19:00.000+03:002012-06-29T14:06:08.953+03:00Naziler Atlantis'in Peşinde III<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-o-Mlf7tCiPI/TabzGbBfu_I/AAAAAAAACho/KyuDxPYm8ww/s1600/Ahnenerbe.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" i8="true" src="http://2.bp.blogspot.com/-o-Mlf7tCiPI/TabzGbBfu_I/AAAAAAAACho/KyuDxPYm8ww/s1600/Ahnenerbe.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<em><strong>Ahnenerbe'nin Amblemi</strong> </em></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">1939 yılında Schafer<span style="background-color: white;"> </span><a href="http://thalassapolis.blogspot.com/2011/03/naziler-atlatisin-pesinde-ii.html"><span style="background-color: white;">bu geziden</span></a> döndüğünde, Nazi siyasetinde işler ciddiye binmeye başlamıştı. Bunun yansımaları Ahnenerbe içinde görülüyordu. Willigut, içkiye düşkünlüğü ve giderek çılgınlaşan fikirleri ile utanç kaynağı olmaya başlamıştı. Willigut'un 1924 yılında kendisine şizofren teşhisi konduğu ve Himmler ile tanışmadan bir kaç yıl önce akıl hastahanesinden çıktığı anlaşıldı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Sonunda Himmler onu emekli etmekten başka çare bulamadı. Gittiği yerde ölene kadar iyi bakıldı. Otto Rahn'ın sonu daha kötü oldu. Himmler'e Rahn'ın homoseksüel ilişkisi olduğu söylendi. Nazi Almanya'sında homoseksüellik toplama kampına sadece gidiş bileti ile cezalandırılan bir suçtu. Himmler ona bu gerçeği Dachau'da çalışmaya yollarka hatırlattı. Daha sonra da Rahn Himmler'e adını temize çıkarmasını yazmasına rağmen, Himmler "<em>Artık seni koruyamam</em>" cevabını verdi. SS tarafından onurlu sayılan bir davranışla Rahn 1939 kışında intihar etti. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Savaş çıktığı zaman, Ahnenerbe çok farklı bir organizsazyon haline geldi. Garip huyları ve sabit fikirleri olanlar azaldı, görevi ciddi arkeologlar devraldı. İşin garip yanı araştırmacılar politik baskılardan uzak rahat bir şekilde işlerine devam edebiliyorlardı. Ancak bu arkeolojinin politik anlamda kullanılmadığı anlamına gelmiyor. Polonya ve Rusya'da bulunan tarihöncesi çanak çömleklerin Alman kökenli olduğunun söylenmesi bir rastlantı değil. Üstlerinde gamalı haç bulunan eski kapların arkeolojik kazılarını gösteren filmler yapıldı. Bu, Almanlar'ın doğudaki eski yurtlarına dönmelerinin, onların kaderi ve hakları olduğunun yönündeki argümanlara kaynaklık etti. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Savaşın sonunda Ahnenerbe arkeologlarının çoğu kariyerlerine devam ettiler ve Almanya çapında önemli professörler oldular. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">1920'lerde Himmler'in hayal dünyasına ilham veren fikirler şimdilerde yine moda oldu. Atlantis'ten söz eden kitaplar listelerde hemen yükseliyor, sıklıkla Atlantis olduğu iddia edilen kalıntıların bulunduğu haberleri geliyor. Bunların çoğu da Mısır'dan Mayalar'a kadar tüm eski uygarlıkların kaynağı olduğu iddia ediliyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Irksal unsur söz konusu olmasa da dayanak noktası aynı, Mısırlılar ve Orta Amerikalılar tek başlarına böyle bir medeniyet geliştirmiş olamazlar, mutlaka onlara süper insanlar yardım etmiştir. İşte Himmler'in fikirlerini benzeri...</span> </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<em><strong><span style="color: #274e13;">- SON -</span></strong></em></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-69147311283195387612011-03-31T17:00:00.001+03:002012-06-29T14:05:55.584+03:00Naziler Atlantis'in Peşinde II<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-Esf1LyZsTzQ/TZSHlb7prCI/AAAAAAAACZA/saqgUe1CYSc/s1600/Totenkopf-ring.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="158" r6="true" src="http://1.bp.blogspot.com/-Esf1LyZsTzQ/TZSHlb7prCI/AAAAAAAACZA/saqgUe1CYSc/s320/Totenkopf-ring.jpg" width="320" /></a></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><em><strong><span style="font-size: small;">"Toten kopf" yüzüğü</span></strong> </em></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Weisthor, Himmler'e Almanlar'ın bilinmeyen kutsal yerlerini gösterir, bunları sembollerle açıklardı. Ona ayrıca kıdemli SS subayların ve evli üyelerinin taktıkları gümüş "<em>toten kopf</em>" yüzüğünün yapım işi de verilmişti. Yüzüğün dış kısmında 4 adet özel anlamı olan Germen harfi, ortada ise bir kuru kafa vardı. Amaç SS'leri bir koruma ekibinden ziyade bir şövalye birliği yaratmaktı. Ancak bu planları gerçekleştirmek için bir kale gerekiyordu ki Willigut tarafından sağlanan bilgilerle Wewelburg Ortaçağ kalesi bulundu. Willigut'a göre bu kale doğaüstü ve uğurlu gücün sembolu üçgen şeklindeydi ve Almanya'nın kalbinde (Orta Almanya'da) Externsteine'ye çok yakın bir bölgedeydi. Himmler'in SS asaleti ile ilgili fantezilerinini kökleri Naziler'in "kan ve toprak" idealine dayanıyordu. Buna göre Almanlar ayak bastıkları toprağa tarih ve ırk yoluyla bağlıydılar.Yeni bir soylu Alman ırkı yaratmak için Himmler'in onlara bir de tarih yaratması gerekiyordu. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-e40HzmUxqI8/TZSHjnMvB2I/AAAAAAAACY8/stSY4CbLYaQ/s1600/Wewelsburg-arial.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" r6="true" src="http://4.bp.blogspot.com/-e40HzmUxqI8/TZSHjnMvB2I/AAAAAAAACY8/stSY4CbLYaQ/s320/Wewelsburg-arial.jpg" width="320" /></a></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;"><span style="font-size: small;"><strong><em>Wewelburg Kalesi</em></strong></span> </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Himmler'in arkeolojiye müthiş bir ilgisi vardı. Genelde utangaç olmasına rağmen arkeolojik kazılar sırasında çekilmiş binlerce fotoğraf ve filmi bulunmaktadır. 1935 yılında bu takıntı Ahnenerbe'nin (geçmişe ait miras) yaratılmasıyla kendini gösterdi. Ahnenerbe dünya üzerindeki Alman arkeolojik seferlerine fon yaratılması için ek bir kaynaktı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">1934 yılında Gabriel Winkler Berlin'de Willigut'un asistanı olarak çalıştığı sıralarda, sıradışı bir kitap ile karşılaştı. 28 yaşındaki Otto Rahn tarafından yazılmış kitap, <em>The Crusade Against The Grail</em> (Kutsal Kase Seferi) adını taşıyordu. Oldukça kalın olan bu kitap, Ortaçağ'da eski Alman inanışlarına sahip Alman şövalyelerinden söz ediyordu. Bunlar aynı zamanda Güney Fransa'da, Pireneler'deki şatolarında bulunan kutsal kasenin de korucularıydı. Kitabı nedeniyle Rahn, Berlin'e çağrıldı ve grubun bir parçası oldu. Bu grubun içindeyken Rahn kutsal kase ile ilgili araştırmalarını sürdürdü. Ancak onu bulup Almanya'ya getirmek için yolculuğa çıkmadı. Bunula birlikte Rahn başka gezilere katıldı. En önemlilerinden biri Kuzey Kutbu'na yapılan yolculuktur. İzlanda ve Grönland'da Ariler'i bulmak için araştırmalar yaptılar ancak bir bulgu elde edemediler. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Himmler'e 1938 yılında Ernst Schafer adında bir gencin Tibet'e keşfe gideceğinin bilgisi geldiğinde, hemen genç adamla temasa geçildi. Himmler ona yardım etmek için İngiliz Dışişleri bakanıyla görüştü ve izin sağladı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-1uQ4YQx7Ghc/TZSHhYaKF2I/AAAAAAAACY4/gWbaedqvLIw/s1600/CACOJUSCCAWVEQCICA1LKLN0CA5AANAXCA11T4L9CAAZENSVCA48YU94CA09TRNWCAL43GRNCAM9BMH2CADVMRBKCA7NB4JYCA4X7PVZCAXZKXCUCARI4IJOCAK6ZOC8CAZAYH4CCA3OQI3XCAZBCUOZCAPR1B91.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" r6="true" src="http://2.bp.blogspot.com/-1uQ4YQx7Ghc/TZSHhYaKF2I/AAAAAAAACY4/gWbaedqvLIw/s1600/CACOJUSCCAWVEQCICA1LKLN0CA5AANAXCA11T4L9CAAZENSVCA48YU94CA09TRNWCAL43GRNCAM9BMH2CADVMRBKCA7NB4JYCA4X7PVZCAXZKXCUCARI4IJOCAK6ZOC8CAZAYH4CCA3OQI3XCAZBCUOZCAPR1B91.jpg" /></span></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><em> Schafer Tibet'te</em></strong></span> </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">Savaşın sonunda Schafer Amerikalıların yürüttüğü sorgulamada, Himmler'in kendisinden Buzul Çağı'nın muhtemelen dağılmış Ari kalıntılarını araştırmasını istediğini belittti. Ancak kendisi daha çok vahşi yaşamla ilgileniyordu, yanına Tibetlilerin ırksal özelliklerini araştırmak için antropolog Bruno Beger'i de almıştı. Bütün ekip SS üyelerinden oluşuyordu. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-39594310796770767562011-02-17T17:00:00.002+02:002012-06-29T14:05:39.284+03:00Naziler Atlantis'in Peşinde I<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-XI9OVFrEFNs/TV04j316rCI/AAAAAAAACLI/hxVt5ecNDZ0/s1600/Bundesarchiv_Bild_183-S72707%252C_Heinrich_Himmler.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" j6="true" src="http://2.bp.blogspot.com/-XI9OVFrEFNs/TV04j316rCI/AAAAAAAACLI/hxVt5ecNDZ0/s320/Bundesarchiv_Bild_183-S72707%252C_Heinrich_Himmler.jpg" width="218" /></a></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em><strong>Heinrich Himmler</strong></em></span> </div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Müttefikler 1945 yılında Heinrich Himmler’in özel kütüphanesini ele geçirdiklerinde gizli bir kitap koleksiyonu ile karşılaştılar. Bunların arasında Ernst Höbiger’in The World Ice History adlı bir kitabın kopyası da bulunuyordu. Kitapta yazar uzaydan gelen bir süper ırkın eski Atlastis adasına yerleştiği iddiası yer alıyordu. Höbiger’e göre bu süper ırk burada çok ileri bir uygarlık kurdu. Bu uygarlık buzul tabakalarının ilerlemesiyle yer değiştirdi ve dünyanın çeşitleri yerlerine dağıldı. Yunanlılara ve Mısırlılara uygarlığı öğretende onlardı. Himmler tüm bunlara inanmakla kalmadı Atlantislilerin torunlarının en mükemmel bireylerinin Almanya’da yaşadıklarına kesin gözüyle bakmaya başladı. Diğerleri ise dünyanın çeşitli yerlerine yayılmışlardı. Onun görüşüne göre bunlar süper insanlar olan Ariler’di. Nazi devleti içinde en korkulan organizasyon olan SS’leri yaratırken Himmler'in hayal dünyasını besleyen bu düşüncelerdi. </span></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><br />
</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Himmler’in kütüphanesindeki diğer kitapların arasında Hörbiger’in kitabını bir kenara bırakmak kolay olabilir ama bu teorilerin doğru olduğunu kanıtlamak için yaptıklarına bakınca hayli şaşırtıcı olduğu görülüyor. Öyle ki muhtemelen dağılmış ana ırkın ve Atlantis’in ırksal ve arkeolojik kalıntılarını bulmak için İzlanda, Grönland, Orta Amerika ve Tibet’e kadar keşif heyetleri gönderdi.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Himmler’in bu konulardaki gurusu, Herbert Wiligut adındaki bir Avustralyalıydı. 80’lerin sonlarında Himmler’in eski yardımcısı Karl Wollf onun hakkında “<em>Avusturya ordusunda albaydı. Bizden (SS) Weisthor takma adını aldı. Thor Alman tanrısı, weis ise akıllı insanların ailesinden geldiği anlamına geliyordu. Ve o Hıristiyanlık öncesi inançları canlandırmaktan sorumluydu. Yaşamın misyonunu, bilgi ve tecrübelerini bin yıllık Almanya hükümetini gelecekteki koruyucusu ve seçilmiş kişileri olacak SS’e geçmek olarak gördü.”</em> demiştir. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Wiligut yada Weisthor’a resmi bir görev verildi. Böyle bir pozisyonun nedeni Wiligut’un tarihöncesi zamanlara dayanan Alman filozoflarının soyundan gelenlerin sonuncusu olduğunu iddia etmesiydi. Ayrıca binlerce yıl önce soyunun yaşadıklarını ve tarihini hatırlamasına yarayan üstün bir hafızası olduğunu ileri sürüyordu.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-88790303757667138522011-02-09T14:32:00.000+02:002012-06-29T14:05:04.091+03:00Gamalı Haç<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"></span> <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TVKHTW0JFiI/AAAAAAAACIo/JbG9nf5hYXQ/s1600/800px-Flag_of_Nazi_Germany_%25281933-1945%2529_svg.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" h5="true" height="192" src="http://3.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TVKHTW0JFiI/AAAAAAAACIo/JbG9nf5hYXQ/s320/800px-Flag_of_Nazi_Germany_%25281933-1945%2529_svg.png" width="320" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial; font-size: large;">İnanmak güç olsa da gamalı haç <em>(swastika)</em> Naziler'in tekeline girmeden önce, bir zamanlar iyi şansın simgesiydi. Sanskritçe'de "su" (iyi) ve "asti" (olmak) kelimelerinden geliyor ve geçmişi binlerce yıl öncesinde insanların kuzey yıldızı çevresinde hareket eden Büyük Ayı takım yıldızını farkettikleri zamana kadar uzanıyor. </span></div>
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TVKHU7K3PmI/AAAAAAAACIs/9vfKukkywYM/s1600/142px-HinduSwastika_svg.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" h5="true" src="http://1.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TVKHU7K3PmI/AAAAAAAACIs/9vfKukkywYM/s1600/142px-HinduSwastika_svg.png" /></span></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><em><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong>Hint Formu</strong></span></em> </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Bu hareketin planı yılda dört kez çıkarıldığında gamalı haç şekli oluşuyordu. Bu simge mevsimlerin değişiminin işareti sayılıyordu.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Günümüzde eski gamalı haç simgeleri dünyanın pekçok köşesinde bulunabilir. Filistin'de, 2000 yıllık yahudi tapınaklarında bile yer almakta; Dalay Lama'nın tahtının süslüyor, Hint Şans tanrısı Ganeşe'yı simgeliyor...</span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"> </span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Hindistan'da bazı İngiliz kolonileri gamalı haçı büyülü bir şans olarak batıya getirdiler. 19. yüzyılın sonlarından, Nazilerin yükselişe geçtiği 1930'lu yıllara kadar gamalı haç "Şanslı Haç" olarak biliniyordu. Poker fişlerini, tebrik kartlarını ve yiyecek paketlerini süslüyordu. 1917 yılında tutuklu Rus Çar ailesi şans getirmesi için bir kumaşa gamalı haç işareti işlemişlerdi. Ancak bazı insanlar saat yelkovanı yönündeki versiyonun ölümü ve kara büyüyü simgelediğini düşünüyor. Gerçekten de kara büyücü Aleister Crowley, Hitler'in gamalı haçı kendisinden çaldığını ileri sürmüştür. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"></span></div>
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
</div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="color: #274e13;"><br />
</span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TVKHb-wlRpI/AAAAAAAACIw/5SH3ed-9VSM/s1600/Swastica_on_the_tower_of_Ani.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" h5="true" height="133" src="http://1.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TVKHb-wlRpI/AAAAAAAACIw/5SH3ed-9VSM/s400/Swastica_on_the_tower_of_Ani.jpg" width="400" /></span></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><span style="font-size: small;"><em><strong>Ani Kalesinde kullanılan formu</strong></em></span> </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div align="center" style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-44497215891115476052011-02-01T15:14:00.002+02:002012-06-29T14:04:27.052+03:00Antik Mısır IV<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong> CESEDİ SARIP SARMALAMAK</strong></span></div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TUgCQ78jCWI/AAAAAAAACH0/DzAhaGscRL4/s1600/mumyaaqa1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="251" s5="true" src="http://3.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TUgCQ78jCWI/AAAAAAAACH0/DzAhaGscRL4/s320/mumyaaqa1.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-family: 'Times New Roman';"><span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Mısırlılar, öte dünyadaki yaşam hazırlıklarına çok özen gösteriyorlardı. Bireyi ölüme teslim etmek için onu korumak ve bedensel olanlar dahil onun tüm gereksinimlerini karşılamak gerekliydi. Hanedanlar öncesi çağda ölüler çöle gömülüyorlardı. Kuru kum beş bin yıldan önce yaşamış erkeklerle kadınları neredeyse bozulmamış cesetlerini bize ulaştırdı. Bundan sonra büyük mezarlarla lahitlerin kullanılması ölünün kalıntılarının artık eskisi gibi tamamen kuruyamadığı için çürümesine yol açtı. 1. hanedandan itibaren yüksek toplumsal sınıflar için mumyalama kullanıldı.</span></span></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TUgCCWdYsmI/AAAAAAAACHw/49eAOhodUfA/s1600/canope.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="217" s5="true" src="http://3.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TUgCCWdYsmI/AAAAAAAACHw/49eAOhodUfA/s320/canope.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em>Kanope</em></span></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Bir masanın üstüne konulan ceset iç organlarını çıkarmak için bir kenarından yarılıyordu. Yaşam merkezi olan kalp yerinde bırakılıyordu. Beyin uzun, kıvrık kancalar yardımıyla burundan çıkarılıyordu. Sonra uzun bir süre boyunca ceset kurutucu bir maddeye “salnitron” (güherçile) batırılmış olarak bekletiliyordu. Bunun ardından dokulara esneklik vermek için ceset reçine, yağ ve çeşitli baharatlara bulanıyordu. Daha sonraki evre, cesedi dış etkilerden korumak için keten şeritlere sarmaktı. Cesetten çıkarılan organlar kısmen işleniyor ve ölüm tanrılarına emanet edilen dört testiye (kanope) konuluyordu. Daha az karmaşık ve pahalı işlemlerde vardı. Mumyalama işlemleri işe özgü ameliyathanelerde tamamlandıktan sonra, mumya lahde yerleştiriliyordu. Bu gerçek cenaze zamanıydı. Ölü, mezara öküzlerin çektiği bir arabayla götürülüyordu ve eşya, heykel, kanope testisini taşıyan uşaklar cenaze alayının ardından geliyordu. </span></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"></span></div>
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Ölünün gömüleceği yerde rahipler “ağzın açılması” başlıklı bir tören duası okuyorlardı. Bu ayin ölüye öte dünyada yaşama olanağı vermek için temel bir gereklilikti. Adak sunmanın ardından lahit daha büyük bir lahdin içine konarak mezar kapatılıyordu. Mısırlılarda öte dünyada yaşam bu dünyada iyi yaşanan hayatın ödülü olarak kabul ediliyordu.</span></div>
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"></span></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TUgB793zzDI/AAAAAAAACHo/LE5XJEfNxj8/s1600/anubis_65866.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" height="320" s5="true" src="http://3.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TUgB793zzDI/AAAAAAAACHo/LE5XJEfNxj8/s320/anubis_65866.jpg" width="161" /></span></a><span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"></span></div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Ölüler tanrısı çakal Anubis, ölüye öte dünya yolculuğunda eşlik ediyor, onu tanrısal mahkemenin huzuruna çıkarıyordu. 42 tanrının ve baş yargıç Osiris’in huzurunda, simgesel olarak terazinin kefesine konan ölünün “kalbinin ağırlığı” ölçülüyordu. Diğer kefede Maat’ın (adalet) simgesi olan bir tüy bulunuyordu. Sonuç olumluysa, ölü öte dünya yaşamına giriyordu. Olumsuzsa korkunç bir canavar tarafından yutuluyordu.</span> </span></div>
<div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"> <span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em> Anubis</em></span> </span></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TUgB--Wqu8I/AAAAAAAACHs/pRhRe076uI4/s1600/untitled.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: #274e13;"><img border="0" s5="true" src="http://4.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TUgB--Wqu8I/AAAAAAAACHs/pRhRe076uI4/s1600/untitled.jpg" /></span></a></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><em>Kalbin tüyle tartılması</em></span> </span></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Ölünün cezadan kaçmak için doğru formülleri bilmesi gerekiyordu. Bunlar Ölüler Kitabı’nı oluşturuyordu. Bu kitap papirüse yazılmış dualar, yakarışlar, büyülerden meydana geliyordu ve lahitteki cesedin yanına konuyordu. </span></div>
<span style="color: #274e13;"><br /></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<span style="color: #274e13; font-size: large;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<span style="color: #274e13; font-size: large;"></span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Ceset, çadırlarda yaşayan mumyacıların ameliyathanelerinde 70 gün kalıyordu. Mumyalama işlemini denetleyen tanrı Anubis, genellikle çadırın altındaki mumyayla birlikte resimleniyordu. Hazırlık aşamasında kullanılan hiç bir şey natron dahil atılmıyordu. Her şey büyük boy testilerin içine konup ölüler kentinde saklanıyordu. </span></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-11805722203379558742010-12-31T09:34:00.000+02:002012-06-29T14:03:32.881+03:00Mutlu Seneler<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TR2EiScNHsI/AAAAAAAAB8w/iksrKl66QCA/s1600/b-470088-The_Christmas_tree_.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" n4="true" src="http://2.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TR2EiScNHsI/AAAAAAAAB8w/iksrKl66QCA/s320/b-470088-The_Christmas_tree_.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">2010 benim için gayet güzel bir yıl oldu. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Kurabiyemin 1. yaşını kutladık. Her ne kadar 2010'un son günlerinde hastalanıp beni üzmüş olsada 15. ayımızı bitirdik. Onun birbirinden güzel anlarına şahit oldum.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Çok kitap okudum, bloglarım sayesinde çok güzel arkadaşlıklar kurdum. Şahane kitap okuma projeleri gerçekleştirdik. 2011 yılında da bu projeler devam edecek.</span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"> </span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Uzun zamandır istediğim tatilimi yaptım, uzun zamandır görmek istediğim yerleri gördüm. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Çok fazla film izleyemedim ama en güzeli televizyonu hayatımdan çıkardım. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Güzel fikirler buldum... </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><span style="color: #274e13;">En güzeli </span><a href="http://www.postcrossing.com/"><span style="color: lime;">Postcrossing</span></a><span style="color: #274e13;">'e üye oldum kartlarımı yolladım şimdi bana gelmesini heyecanla bekliyorum. </span></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Hayatımda ilk defa bir çekilişten kitap kazandım -kızımın şansına kayıt olmuştum :)- </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Bu yıl biterken kızımın hastalığı dışında herşey gayet hoş gözüküyor. Kendimi iyi hissediyorum. Geçen yıl başında da böyle hissetmiştim. Sanırım bu kurabiyemin bizim hayatımıza getirdiği mucizenin bir sonucu...</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><u>2011 den çok küçük isteklerim var:</u></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">1. Sağlık</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">2. Kitap</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">3. ALES'ten 70 almak (67 de takıldım kaldım) </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #274e13; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Umarım bu minik dileklerim gerçekleşir ve 2011 çok daha güzelleşir. Sizin de yaşadığınız en güzel yıl olsun. Mutlu yıllar...</span></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-26851558117451339942010-12-24T15:02:00.004+02:002010-12-24T22:58:01.012+02:00Antik Mısır III<div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TRSYcqHghZI/AAAAAAAAB7Y/D8bl2iRpHCY/s1600/Mastaba-faraoun-3.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; cssfloat: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"></a><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong>FİRAVUNUN TAŞA KAZINMIŞ GÜCÜ </strong></span></div><div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TRSYcqHghZI/AAAAAAAAB7Y/D8bl2iRpHCY/s1600/Mastaba-faraoun-3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><img border="0" height="239" n4="true" src="http://3.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TRSYcqHghZI/AAAAAAAAB7Y/D8bl2iRpHCY/s320/Mastaba-faraoun-3.jpg" width="320" /></span></a></div><div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: justify;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Eski uygarlılarda bireyin yaşarken bulunduğu mevki, ölümden sonra nasıl gömüleceğine yansıyordu. Mısır da mezar, ölünün dünya ötesi yaşamda gereksinecekleriyle birlikte gömüldüğü ebedi ev olarak nitelendiriliyordu. Bu nedenle Mısırlılar hükümdarlarına tanrısal egemenlik kavramını yansıtan görkemli mezarlar inşa ediyorlardı. Bunlar zamanla bazı dönüşümler geçirdi. “Piramit” diye tanımladığımız o özel yapı, çok önce başlamış bir evrimin sonucundan başka bir şey değil. Nitekim başlangıçta duvarları hafifçe eğik olan kaba tuğlalardan yapılma “mastaba”yı buluyoruz. Bunun içinde toprağa kazılmış kuyunun dibinde mezar odası bulunuyor. </span></div><div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; clear: both; text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TRSYa31rGsI/AAAAAAAAB7U/Y6Nv5eodlYg/s1600/91.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><img border="0" height="223" n4="true" src="http://2.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TRSYa31rGsI/AAAAAAAAB7U/Y6Nv5eodlYg/s320/91.jpg" width="320" /></span></a></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Tarih bize piramidi icat edenin adının da aktardı: İmhotep. O, Sakkara yöresinde Firavun Zoser’in piramidini inşa etmeye başladı. Mastaba planını uygulayarak “ebedi” kabul edilen taş bloklardan ilk piramidi yaptı. Burada mimarın sonradan tanrısal bir ün kazandıracak olan dahice fikri ortaya çıktı. İnsanın aklına hemen firavunun göğe çıkışını çağrıştıran dev bir merdiven olacak şekildeki kalınlığı aynı ama genişliği azalan birbirine eş üç tabakayı üs üste koydu. Dört başlangıç öğesine iki tane daha ekleyerek yüksekliği 60 metreye ulaşan 6 katlı bir yapı elde etti. Böylece sonradan gelen bütün piramitlerin atası olan “basamaklı piramit” doğdu. İmhotep, kuzey kanadına bir tapınak yaptırdı. buradan çıkan koridor toprağa dalıyor ve firavunu mezar odasına gidiyordu.</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">4. hanedan ile birlikte, firavunların mezarları bütünüyle piramit geometrisine sahip oldu. Mısır rahipleri bu şekle belli bir dinsel değer yüklüyorlardı. Güneş yaradılışının ilk gününde “benben” denilen piramit biçimli bir taşın üstünde doğmuştu. Piramit aynı zamanda en büyük tanrı Güneş tanrısının tanrısal gücünün, dünyadaki en büyük güç olan firavunun gücü ve düzenin de simgesiydi. </span></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;"></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TRSYewc3cMI/AAAAAAAAB7c/KymtRVgaIUo/s1600/800px-All_Gizah_Pyramids.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"><img border="0" height="212" n4="true" src="http://3.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TRSYewc3cMI/AAAAAAAAB7c/KymtRVgaIUo/s320/800px-All_Gizah_Pyramids.jpg" width="320" /></span></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"></span></div><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><span style="font-size: large;"></span><br />
<div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Firavun Keops’un mimarına Gize yöresinde yüzlerin eğimi ve kütlesi iyi dengelenmiş bir piramit yapıyı tasarlamak ve inşa etmek görevi düştü. Bir kaya çekirdeğin üzerine yerleştirilen Keops anıtı en büyük piramit neredeyse kusursuz olarak kuzeye bakacak şekilde konumlandırılmıştır ve yüksekliği 147 metredir. Mezar odası yapını kalbine yerleştirilmiştir. 400 tonluk 9 granit bloktan oluşan tavanın ağırlığı 5 adet yük boşaltma odası ile hafifletilmiştir</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br />
</span></div><div style="text-align: center;"></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-50991143499542339192010-12-06T22:55:00.001+02:002010-12-06T22:56:57.372+02:00Mim...<div style="text-align: justify;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TP1Ncflw4AI/AAAAAAAAB1w/AbmrJz1lgks/s1600/30.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" ox="true" src="http://1.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TP1Ncflw4AI/AAAAAAAAB1w/AbmrJz1lgks/s320/30.gif" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><em><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Omnia Vincit Amor (Latince: Aşk her şeyi yener)</span></em></div><div style="border-bottom: medium none; border-left: medium none; border-right: medium none; border-top: medium none; text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Sevgili <span style="color: lime;">Kitap Kurduyum Ben </span>beni unutmamış ve mimlemiş. Teşekkür ederim :) Konu "Aşk": "Size göre aşk nedir? Bir ilişkiden neler beklersiniz?"</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Aşk bence; midemde kelebeklerin uçuşmasıdır, onun yanında al al yanaklarla dolaşmak, salakça şeyler yapmaktır, deliliktir, bencilliktir, mantığın olmadığı ülkede dört nala koşmaktır, ayaklarımın yerden kesilmesi ve mucizevi bir şekilde havada uçmak, suda yürümektir. Aşk kimine göre gelip geçici bir duygu seli, kimine göre yalandır. Ama benim içimde yaşayan, canlanan kimi zaman Persephone misali yeraltına inip gizlenen bir duygu. Eşimi çok sevsem de aşk başka bir şeydir ve ben ona tam dokuz yıldır aşığım. </span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Tabii bir de diğer aşkım daha var. Minik aşkım:<a href="http://alminabeyaz.blogspot.com/"><span style="color: lime;"> Kurabiyem</span></a>. Ona duyduğum aşk o kadar tarif edilemez ki kelimeler yetmez. Bunu sadece anneler bilir sanırım. </span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Bir ilişkide ise güven, saygı ve sevgi beklerim. </span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Bu mim en güzel yine <a href="http://kitapdelisigizem.blogspot.com/"><span style="color: lime;">Gizem'e</span></a> gider :)) Onun aşk ile hissettiklerini merak ediyorum. Gizem söz sende sevgiler...</span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div align="center"></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-244675608449375079.post-2277379191875760412010-12-03T15:42:00.000+02:002010-12-03T15:42:06.359+02:00Antik Mısır II<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><strong>YA SUBAY YA KATİP OL...</strong></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br />
</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TPjqFsXfkJI/AAAAAAAAB1Y/0P9hb_-h1RA/s1600/457px-Louvre-antiquites-egyptiennes-p1020372_Cropped_and_bg_reduced.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" ox="true" src="http://3.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TPjqFsXfkJI/AAAAAAAAB1Y/0P9hb_-h1RA/s320/457px-Louvre-antiquites-egyptiennes-p1020372_Cropped_and_bg_reduced.png" width="244" /></a></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Yazı İ.Ö. 4. bin yılda ortaya çıktı. Ardından daha da geliştirilerek devleti ve işleyişinin korunmasında büyük bir katkısı oldu. Ancak bu karmaşık bir yazıydı ve okuma-yazma sınırlı bir grubun sahip olduğu bir yetkiydi. Yine de yazı yönetsel, askeri sınıfta ve ruhban sınıfında bürokratik örgütlenmenin temeliydi. Herkes bir katibe baş vurmak zorundaydı. Katibe farklı sorumluluk derecelerine karşılık gelen görevler veriliyordu. İnsan tüm yaşamı boyunca sıradan bir sekreter olabilirdi (Mısır’da saygı gören bir meslek) yada kendini kapasitesine bağlı olarak, kamu yönetiminde, askeri yönetimde özellikle Yeni Krallıkta büyük kutsal bölgeler büyük ekonomik merkezler haline geldiğinde güzel işler bulabiliyordu. </span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;"></span></div><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><div style="text-align: justify;"><br />
</div><span style="font-size: large;"></span></span><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Katipler, sanatçılar tarafından tipik bir duruşla resmediliyordu. Eteklerini üzerinde papirüs rulosunu dik tutabilmek için bağdaş kurmuş halde. </span></div><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><div style="text-align: justify;"><br />
</div><span style="font-size: large;"></span></span><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Sık kullanılan yüzlerce hiyeroglif işareti vardı ve canlı varlıkları, tanrıları, insan yada hayvan bedenlerinin bölümlerini, nesneleri ve aletleri, binaları, doğal öğeleri temsil ediyordu. Bu dizge, her imge bir nesne yada eylemi tanımladığı için ideogram (düşün-resmi yazısı) adını alır. Buna karşın çok sayıda olsa da, hiyeroglif son derece sınırlı sayıda kavramı gösterebiliyordu ve başka bir dizgeye gerek duyuluyordu. Sadece hiyeroglif resme bir anlam yüklemek için değil ona karşılık gelen sesi kullanmak için de alternatif bir dizgeye başvuruluyordu. </span></div><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><div style="text-align: justify;"><br />
</div><span style="font-size: large;"></span></span><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: large;">Ekonomik etkinliklerin gelişmesi , daha hızlı işleyen bir simgeler dizgesini gerektirdi. Böylece hiyeroglif işaretleri belli kalıplarla yazıldı .Yunanlılar bu yazıya hiyeroglif yani kutsal yazı dediler sadece dinsel metinlerin yazıldığını sanıyorlardı. Ancak yazı gündelik hayatta da kullanılmaktaydı. </span></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TPjqJExxIaI/AAAAAAAAB1c/ZlbYbIAiqzE/s1600/aniplate1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" ox="true" src="http://3.bp.blogspot.com/_SK-kmftO59c/TPjqJExxIaI/AAAAAAAAB1c/ZlbYbIAiqzE/s320/aniplate1.jpg" width="298" /></a></div>thalassapolishttp://www.blogger.com/profile/15893802626667288080noreply@blogger.com2