3 Eylül 2010 Cuma

Roma II


ROMA ORDUSU
Bir çok fetih savaşında gösterdikleri başarı göz önünde bulundurulduğunda Roma ordusu antik dönemin en güçlü askeri örgütü olrak tanımlanabilir. Krallar zamanında 17 - 46 yaşları arasındaki her Romalı erkek askerdi. Ama ordu yalnızca savaş zamanında toplanıyordu. 300 süvari ve 3000 piyadeden oluşan bir lejyon kuruluyordu. Lejyon kral tarafından yönetilen küçük birliklere bölünüyor, çatışmanın sonunda askerler terhis ediliyordu. Cumhuriyet döneminde her biri bir konsülün emride 4200 piyade erinden oluşan iki lejyon vardı. Konsüle 6 üst rütbeli subay yardımcısı oluyordu. Bunlar bilrikler arasından yüzbaşı ve astsubaylar seçiyorlardı. Savaşta lejyonerler üç sıra halinde diziliyorlardı. Birinci sırada uzun mızraklar (hasta) taşıyan mızrakçılar; ikinci sırada ön saflar (aslında birinci sıra oluyordu priceps-birinci); üçüncü sırada üçüncü saf (triari) ve kıdemli askerler bulunuyordu. Sonuncusu ise son darbeyi indirmek üzere savaşa katılıyordu. Hepsi kısa bir kılıç (gladius) ve dörtgen bir kalkan taşıyorlardı. Savaşa mızrakla silahlanmış gönüllüler de katılabiliyordu. Lejyona İtalik müttefiklerin piyade ve süvarileri (socii) de destek oluyordu. Süvariler kanat kısmında savaşıyorlardı bu nedenle onlara latince kanat anlamına gelen "alae" adı veriliyordu.

İ.Ö. I. yüzyılda konsül Gaius Marius gönüllülerden oluşan daimi bir ordu kurdu; lejyonları birliklere ayırdı, askeri birliklerin en güçlü taktiklerini bunda birleştirdi. İtalikler düzenli orduda gönüllü askerlik yapabiliyorlardı. Bu nedenle yardımcı birlikler (auxilia) kırsal alanlara yaşayanlardan meydana geliyordu. Marius'un reformu levazım takımını da küçülttü. Her asker geçici olarak yerleşmek için gereken malzemelere kadar herşeyini kendi taşıyordu. Taşıdığı yük 30 - 40 kilo civarındaydı. O nedenle bu askerlere "Marius'un Katırları" denmesi bu nedenledir.

Cumhuriyet sona erdiğinde ordu 45 lejyondan oluşuyordu. Augustus bu sayıyı 25 indirdi. Bu kudretli askeri güç yeni topraklar fethetmek, saldırıları püskürtmek ve isyanları bastırmak için görevliydi. Lejyonlar daima Romalılar'dan oluşuyordu. İ.S. 100 yıllarında yayılmacı siyasetini sürdüren imparatorluk ordusunun büyük bir kısmını İtalik olmayan halklardan oluşturuyordu. Kırsal kesimlerden 500 - 1000 adam yardımcı olarak askere alınıyordu ve bunlar ilk saldırıda savunma yapıyorlardı. Onlar sayesinde ordunun hareket yeteneği artıyordu. Bu yardımcılar becerikli okçular olan Suriyeliler, çok iyi binici olan Trakyalılar'dan oluşuyordu. Terhis edildikten sonra , başarılı olan yardımcılar Roma yurttaşlığı hakediyorlardı.

Littori

Monarşi döneminde ve sonra Cumhuriyet süresince Roma'da üst düzey otoritenin simgesi olan balta ve kampçıyı taşıyan bir şeref kıtası bulunuyordu. Littori denilen bu muhafızlar kralı daha sonraları konsülü izliyorlardı. Görevleri sarayın kapsında bitiyordu, onlar aynı zamanda adalet işlerini de yürütüyorlardı. Ancak yeterli korumayı sağlayamıyorlardı. O nedenle İ.Ö. 2. yüzyılda Scipia Emilianus 500 askerli bir kıta oluşturdu. Muhafiz kıtası adı verilen bu kıta komutanın özel alanını da korumakla sorumluydu. Bu birlik başlangıçta Roma yurttaşı olan gönüllülerden oluşuyordu. Daha sonra kırsal kökenliler de kabul edilmeye başlandı. Maaşları lejyonerlerden daha yüksekti. Augustus sayılarını arttırdı.


I. yüzyılın başında kent merkezinden uzak birlikler Urbe'ye geçerek burda politik bir güç elde ettiler. Bu durum tarihte büyük önem taşıyacak bir olaydı. Bu birlikler zamanla devlet işlerine el atacak, işi imparatoru oldurup yerine kendi istediklerini geçirene kadar vardıracaklardı. Bu durum Constantinus'u muhafiz kıtasını feshetmesine kadar sürdü.






SANCAKLAR

Sancaklar, Roma ordusunda birlik kuvvetini ruhunu simgeliyorlardı. Aynı zamanda savaş sırasında birliklere emir vermeyi kolaylaştırıyordu. Her askeri birlik ve bölüğün kendi sancağı vardı. Bu sancaki birliğin askeri nişanıyla sırık üzerinde taşınırdı.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Roma I

KÜÇÜK BİR KENTTEN DEV BİR İMPARATORLUĞA

Senatus Populus Que Romanus
Roman Senatosu ve Halkı
Roma'nın yükselmesinden önce İtalya yarımadasında küçük köylerden oluşmuş pek çok yerli topluluk yaşıyordu (Umbrialılar, Liguryalılar, Samnitler v.b.). Bu toplulular oldukça farklı köklerden ve geleneklerden gelme insanlardı; Etrüskler ve Yunanlılar gibi. İçine kapalı olan bu toplumların ekonomileri çobanlığa dayanıyordu. Yunanlıların ve Etrüsklerin kültürel seviyelerinden oldukça uzaktılar. İ.Ö. 9. yüzyıl civarında demir teknolojisininde yayılmasıyla bir kaç İtalik toplum, yeni bir bakış açısını tanıyacak ve kendilerinden önceki gelişmiş uygarlıkların sanat eserlerindeki ve elişi tekniklerindeki özgürlüğün varisi olacaklardı.
Bu insanların sahip oldukları güç yaşadıkları toprakların hakimi olmalarını, buradaki varlıklarını, yakınlardaki güçlere kıyaslayınca kendi kültürel kimliklerini korumaya olanak veriyordu. Bu toplumlara örnek olarak Samnitler gösterilebilinir. Bu korku salan savaşçı toplum Napoli dışında İtalya'nın Campania bölgesindeki bütün Etrüsk ve Yunan kentlerini işgal etmeyi başarmıştı. Aynı zamanda Roma yayılması sırasında topraklarını korumak için büyük bir direniş göstermişti.
Etrüsklerin kökenleri konusunda tarihçiler net bir bilgi veremiyorlar, dilleri de henüz çözümlenemedi. Ancak sanatları onların Anadolu'dan gelmiş olabilceklerini düşündürüyor.

Etrüskler, İtalya'da İ.Ö. 8. yüzyıl sıralarında ortaya çıkmışlar ve Etruria'dan yavaş yavaş kuzaye ve güneye doğru yayıldılar. Onların yerleşim alışkanlıkları genel olarak bir tepenin doruğuna yerleşmek şeklindeydi. Siyasal olarak başlarında "lucumon" adında bir reisin bulunduğu soylu kast tarafından yönetilen bağımsız kent devletleri kurmuşlardı. Kentleri yalnız dinsel ve kültürel bağlar bir arada tuttuğu için siyasal birlik yeterli değildi. Bu eksiklik Roma yayılışı karşısında direniş kapasitesinin de yetersiz olmasının nedeniydi.
Aynı dönemde Yunanlılar daha güneyde anavatandan bağımsız pek çok koloni kent - devlet kurmuşlerdı. Bu koloniler ticaret esaslı bir işleyişe sahip olmanın ötesinde Yunanistan ve Batı Akdeniz arasındaki deniz yollarını da koruyorlardı.
Etrüskler ve Yunanlılar arasında gelişen ticaret ilişkileri diğer sınır toplumlarını da ilgilendiriyordu ama yine de çalkantılı bir dengeden söz edilebilirdi. Etrüskler'in güneye ve Campania'ya doğru yayılmaya devam etmeleri karşı silahlanmasyı kaçınılmaz hale getiriyordu.
İ.Ö. 600 yılında Yunanlılar Etrüskler'in deniz güçlerine meydan okumaya başladılar. Bunu İ.Ö. 474 yılında Etrüsk filosunu Cuma sularında bozguna uğramasıyla sonuçlanan bir dizi savaş izledi.
Anakara üzerinde Etrüskler, Orta İtalya'da bir kent konfederasyonu kuran Latin toplumunun saldırısına maruz kalmışlardı. Bir süre sonra bu Latin kentleri arasında iç çatışmalar çıkmış ancak kentlerden biri Roma hepsinin üstünde egemenlik kurmaya başlamış ve Roma böyle doğmuştu.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails