Atilla zamanında Hun İmparatorluğu
IV. Yüzyılın sonlarına doğru
Avrupa korkunç bir panik içindeydi. Kır faresi derisinden yapılmış giysiler
giyen bir takım atlılar, özellikle Avrupa’nın doğusunda görülmeye
başlamışlardı. “Hun” adı verilen bu insanlar önlerine çıkan kentleri
yağmalıyor, kabileleri soyup soğana çeviriyorlardı. Atlarının üstünde yiyip
içiyor ve yine atlarının üstünde uyuyorlar, kendilerine direnmeyip teslim
olanlara ağır vergiler ödetiyorlardı.
Hun Savaşı, Johann Nepomuk Geiger(1805–1880)
Bugün bile onların kim
olduklarına dair tartışmalar sürüyor. Önceleri bu insanların Xiong-nu isimli
göçebe Korelilerin torunları oldukları iddia edildi. Ne var ki, Koreli göçebe
kabilesi tezi bugün tamamen terkedilmiş durumda. Avrupa’yı titreten Hunlar’ın
Moğollar ve Türkler gibi bir Ural-Altay halkı olduğu kabul edilmekte. Kökenleri
ne olursa olsun, Asya’dan Ural dağları üzerinden Avrupa’ya giren Hunlar’ın bu
eylemin arkasındaki neden açlık ve soğuktu. Tarihte, haklarında en asılsız
bilgiler üretilen topluluklardan biri oldular. Bir çok Batılı kaynak onların
acımazsızlığından söz etti. Hun kelimesi barbarlık ve terör ile birlikte
anıldı.
Hunların çok iyi ata bindikleri,
çok iyi ok attıkları ve güçlü birer savaşçı oldukları bir gerçekti. Çoğu kez
esir ettikleri düşmanlarını öldürmez onları kendi orduları içinde asimile
ederlerdi. Sonuçta Hunlar, içinde küçük bir azınlık durumuna düştükleri dev bir
uluslar mozaiği oldular. Bu bağlamda Avrupa’da yeni kurulan Hun Birliği etnik
yada ulusal bir kökene değil siyasal temellere dayanıyordu. Bugün bir çok
tarihçi Hunlar’ın Avrupa’da çok geniş topraklar elde etmediklerini çok iyi
diplomasi kurallarını uygulamalarına, zeka ve kurnazlıklarına bağlıyor. Bu
diplomasi kurnazlığının en somut örnekleri ise Hunlar’ın efsanevi lideri
Atilla’ya ait. “Tanrının sopası” lakaplı Atilla’nın Avrupa’da ki ilerleyişi,
diğer güçlerin aralarındaki anlaşmazlıkları kullanarak gerçekleştirdiği
biliniyor. Gerek Doğu gerekse Batı Roma İmparatorluğu ile her zaman iyi
ilişkiler kurmuş ve Roma lejyonlarıyla sürekli karşı karşıya gelmekten
kaçınmıştı. Nitekim, bazı Roma imparatorları, daha kuzeyden gelecek barbar
kavimlerine set oluşturması için Atilla’ya Tuna boylarına yerleşme izni
vermişti. Batı Avrupa Hun İmparatorluğu Atilla ile öylesine özdeşleşmiş,
öylesine onun ince diplomasi oyunları üzerine kurulmuştu ki, M.S. 453 yılında
Atilla’nın ölümünden sonra kısa bir süre sonra parçalanmaya başladı. Hun
Birliği’ni oluşturan ulusların her biri kendi beyliklerini ve krallıklarını
ilan ettiler.
Atilla
Olayların bundan sonrası daha
karmaşık. Tarihçiler, bazı Hunlar’ın İtalya ve Macaristan’da kaldıkları
konusunda görüş birliğine sahipler. Bazı Hunlar’ın ise tekrar geldikleri yere
Volga boylarına çekildikleri tahmin ediliyor. Ama Hunlar’ın asıl büyük
çoğunluğunun kendileri gibi Ural-Altay ailesinden olan Türkler ile
kaynaştıkları sanılıyor. Bu birleşmeden doğan Avarların 6. yüzyılda Macaristan
ovaların istila ettikleri ve ancak 9.
yüzyılda buradan çekildikleri biliniyor. 7. yüzyılda bugünkü Bulgaristan’ı
kuran insanların ataları olan proto-Bulgarlar’ın da Avrupa Hunları’nın devamı
olduğu tahmin ediliyor. Bazı tarihçilere göre bugünkü Kazakların ataları da
Avrupa Hunları.
Atilla’nın çocukları bir yandan
Avrupa’da tutunmaya çalışırken, bir bölümü yeniden Asya steplerine dönmüş ve
kaderlerini Asya’ya bağlanmıştı. Nitekim, 4. ve 6. yüzyıl aralarında “Beyaz
Hunlar” adı verilen bir Hun kavmi önce Sasani İran’ını istila etmiş daha sonra
da kuzeye Hindistan’a doğru yönelmişti. Bu bölgelerde egemenlik süren “Gupta”
devletini yıkna bu Hunlar, Hind aristokrasisiyle kaynaşmış ve onların içinde
erimişti.
- Sonraki Konu: Onlara Ne Oldu? Aztekler -
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder