17 Ağustos 2010 Salı

En Uzun Gece...


11 yıl önceydi, saat gece yarısını geçmişti... Kitap okuyordum, birden masamın üzerinde duran el feneri gözüme ilişti. İçimden "Ne zamandır pili yok pil takayım" dedim ve walkmenimden pilleri çıkarıp el fenerine taktım. Biraz daha kitap okudum ve balkona çıktım. Denize doğru bakınca birden bir ürperme oldu içimde nedense korktum, "Hayrolsun" dedim ve baş ucuma el fenerini, telefonumu koyup yattım. Ne kadar uyumuşum bilmiyorum bir gürültü ve sarsıntı ile uyandım, "Tüpraş patladı" ya da "Bomba attılar heralde" diyordum deprem olduğunu bir süre sonra anladım. Ablam ellimi tutmuştu, şiddetli bir çatırdama sesinden başka bir şey duymuyordum. Sonradan öğrendik 45 saniye sürmüş bize saatler sürmüş gibi geldi. "Dursun artık Allahım" diyordum. Bir anda durdu. Koridora çıktık ben dönüp telefonumu ve el fenerini aldım. O zamanlar yeğenim biz de kalıyordu onu kaptım anneme el fenerini verdim. Yeğenimi telefonun ışığı ile aşağı indirdim. Annem ve ablam ise 1,5 saat önce pil koyduğum el feneri ile aşağıya indi. Gün ışımak bilmedi. Sabah olana kadar depremler birbirini takip etti. Arabanın içinde sabahı bekledik araba adeta bir beşik gibi sürekli sallanıyordu. Gün aydınlandı ve sonra... Sonrası yok. O gün kimi çocuğunu, kimi anasını babasını, kimi herşeyini kaybetti. Hiç bir şey eskisi gibi olmadı. Unutulmadı. Acısı hala taze... Kızıma anlatmak istemediğim en acı anım.
Depremde kaybettiklerimizi rahmetle anıyorum...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails