15 Temmuz 2011 Cuma

Rasputin II


Rasputin'in Çarkoeselo'daki Kraliyet Sarayı'nı ziyareti tam bir yıl sonra gerçekleşti. Çar, Rasputin'in gizemci yada vaazcı yönüyle ilgilenmiyordu. Daha çok onun içtenlik dolu konuşmalarını ve köy yaşamı hakkındaki bilgisini önemsiyordu. Oysa Rasputin'in Çariçe ile ilişkisi çok farklıydı. Çariçe Aleksandra Rasputin'in ruhani tavırlarından etkileniyordu ve sarayda verdiği vaazları dikkatle dinliyordu.

Çar ve ailesi

Çariçe Almanya'da doğmuş, İngiltere Kraliçesi Victoria'nın yanında  büyümüş bir soylu, Essen-Darmstadt Prensesi'ydi. Dolaysıyla Rus Çarlığının yaşam tarzına ve geleneklerine bir türlü alışamamıştı. Dört kız çocuk doğurmuş ama bir erkek varis dünyaya getirememişti. Bu yüzden mutsuzluğu had safhadaydı. Başarısızlık ve umutsuzluk duygusu öylesine artmıştı ki Düşes Militsa'nın himayesindeki kişilerden medet umar hale gelmişti.

Nihayet 1904'te Çariçe bir erkek çocuk dünyaya getirdi Çareviç Aleksi. Ama ailenin ve halkın sevinci kısa sürdü. Doğumundan 6 hafta sonra çocuğun hemofili hastası olduğu anlaşılmıştı. Bu, kanın pıhtılaşmasını sağlayan maddenin eksikliğinden kaynaklanan bir hastalıktı. Kısacası çocuk yaşamı boyunca tehlike altındaydı. Çünkü en ufak kesik, bere yada burun kanaması durdurulamayan kan anlamına geliyordu.

1907'de Rasputin Çareviç'in sağlığı ile ilgilenen gruba katıldı ve kısa zamanda en önemli üyesi oldu. Bunu sağlayan, 3.5 yaşına gelmiş Aleksi'nin bir gün düşüp iç kanama geçirmesiydi. Çocuk çok acı çekiyor, doktorların çabası yetersiz kalıyordu. Bunun üzerine umutsuzluğa düşen anne-baba son çare olarak Rasputin'e danıştılar. Rasputin sadece yatağın başında dua ederek bunu atlatmasın sağlayarak doktorların yapamadığını yapmıştı.

Çariçe ve oğlu Aleksi


Artık ok yaydan çıkmıştı. İki yıl boyunca sarayda içkiler Rasputin'in şerefine içildi. Din çevreleri ve soylu kadınlar ona koşarken, diğerleri hediye ve paralarla saraydaki nüfuzunu satın almaya çalışıyorlardı. Ama o sadece hiçlik duygusunu ve seks güdüsünü tatmin etmeyi amaçlıyordu. Başkaları ise onun ahlaksılığından rahatsız oluyordu. Dini ortamlarda yürüttüğü çılgın toplantılar, saraydaki nüfuzuna karşılık seks yapma, duayla cinleri kovma seasında bir rahibeye tecavüz etme gibi söylentiler etrafta açıkca konuşuluyordu. 1911 yılının Mart ayında bazı St. Petersburg gazetelerinde Rasputin'i eleştiren yazılar çıkmaya başladı. Önceden kendisine hayran olan bazı kimseler de bu yazılar üzerine Rasputin' karşı olmaya başladı.

Bu kritik anda Rasputin bir kez daha kutsal topraklara gitme kararı aldı. Ama bu yolculuk pek bir şey değiştirmedi düşmanları hala saraydaki konumuna karşıydılar. Ne var ki Çariçe Rasputin'den vazgeçemiyordu. Sonunda 1912'de Çar'ın danışmanları sarayının itibarın zedelediği konusunda Çar'ı ikna etmeyi başardılar. Çariçe Rasputin'i savunduysa da köyüne dönmek zorunda kaldı.

1912 Ekimini Çar ailesi o zaman Çarlık toprağı olan Polonya'da geçiriyorlardı. Hava güzeldi, Çariçe bile bütün sıkıtılarından kurtulmuşa benziyordu. Ancak Aleksi'nin başına gelen talihsiz kaza bir anda tüm mutluluğu yerle bir etti. Kayıktan çıkmak isterken ayağı kayan 8 yaşındaki çocuk çok sert bir şekilde düşmüştü. Başta önemsiz gibi görünse de durum ciddiydi, çocuk iç kanama geçiyordu. Doktorlar çaresi kalmıştı, çocuk acıdan kıvranıyordu.

Sonunda bir umut kalmayınca Rasputin'i çağırmaya karar verdiler. Hemen telgraf çekildi. Yanıt çabuk geldi; Rasputin'in telgrafında "Tanrı gözyaşlarını gördü ve dualarını duydu. Üzülme çocuk ölmeyecek, doktorların onunla fazla uğraşmasına izin verme" yazılıydı. Bu telgrafın alınmasından kısa süre Aleksi iyileşti.

Devam edecek...

1 yorum:

  1. Kendi içinde çelişkiler barındırıyor demek ki. Bildiğimizden farklı kuralları varmış Rasputin'in:)

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails