4 Mayıs 2012 Cuma

Onlara Ne Oldu? Fenikeliler



Fenikelilerin yaşadığı Batı Akdeniz sahil şeridi bugün olduğu gibi ilk çağlarda da çok önemli bir stratejik öneme sahipti. Bölgenin tam doğusunda bulunan yüksek dağlar bölgeyi düşman saldırılarından koruyordu. Toprakları geniş sedir ağacı ormanlarıyla kaplıydı. Fenikeliler bu ağacın tahtasından çok sağlam gemiler inşa ederek Akdeniz'e hatta Cebelitarık'ı geçip Atlas Okyanusu'na açılmışlardı. Tüm bu özellikleri nedeniyle bugün bir bölümü Lübnan, bir bölümü Suriye sınırları içinde kalan bu sahil şeridinde daha bronz çağında bile Fenikeliler'in yaşadığı köyler olduğu tahmin ediliyor. 

İ.Ö. 14. yüzyılda burada Ugarit isimli bir kentin varlığından söz ediliyor. Bu kentin nüfusunun büyük bir bölümü Arabistan'dan gelen Samiler'den oluşuyordu. Ancak o tarihten günümüze ulaşan belgeler kentin çok kozmopolit bir kimliğe sahip olduğunu gösteriyor. Nitekim Sümerce, Hititçe, Mısır dili gibi tam 8 farklı dilin konuşulmuş olması bunun en somut kanıtı.

Bir daha asla yeniden inşa edilmeyen Ugarit'in Karadeniz kıyılarından gelen barbarlar tarafından yakılıp yıkılmasından sonra Fenike tarihi Sur, Sayda ve Byblos gibi kentlerin çevresinde şekillenmeye başladı. Her biri kendi başına birer güç olan bu kent-siteler her ne kadar aralarındaki düşmanlığa sona erdirmediyseler de ortak bir medeniyetin çocuklarıydı. Onlara genel olarak Fenikeliler adı veriliyordu. Çok yetenekli denizciler olan Fenikeliler, Cebelitarık Boğazı'nı aşmış ve kuzeyde Hollanda kıyılarına, güneyde ise Gine sahillerine kadar ulaşmışlardı. Fenikeliler bu toprakları bir bütün yerine sömürgeleştirmek yerine buralarda güçlü koloniler kurmayı tercih etmişlerdi.  Akdeniz'in hemen hemen tüm sahillerinde kurdukları bu koloniler sayesinde büyük hareketlilik kazanmış ve tüm Akdeniz ticaretinin ele geçirmişlerdi. Gemicilik, ticaret ve el sanatlarında bu denli gelişmelerinin sebebi yaşadıkları yerde az  sayıda tarım alanının olması, bu bölgenin ormanlarla kaplı olmasıydı. Bakırı Kıbrıs'taki, gümüşü ise İspanya'daki madenlerden çıkarıyorlardı. 

Fenikeliler tarihe aynı zamanda ünlü lal rengi kumaş boyasını mucitleri olarak da geçmişlerdi. Bu kumaş boyasının kökeni eski Yunanca "phoin" (kırmızı) kelimesinden geliyordu. Bu kumaşa verdikleri özel kırmızı rengi, Lübnan sahillerinde çok yaygın olan bir deniz kabuklusundan elde ediyorlardı. Fenikeliler uzmanlar tarafından tam olarak kanıtlanmamasına karşın camı ilk keşfeden kavim olarak da tanınıyor. İnsanlığa armağan ettikleri bir diğer hediye ise "alfabe"...


Fenikeliler zaman içinde Akdeniz ticareti sayesinde ulaştıkları refah düzeyi, bir süre sonra onların alehinde çalışmaya başladı. Giderek, komşuları olan ve daha çok askeri alanda gelişen Babilliler'in, Asurlular'ın, Persler'in ve Mısırlılar'ın iştahını kabartıyorlardı. Ancak bu krallıklar aynı zamanda kendi içlerinde savaştıkları için Fenikeliler bir süre daha onlar arasındaki iç dengeyi kullanarak ayakta kalmayı başardılar. Ancak Sur kentinin tam 7 ay süren bir kuşatma sonucu Büyük İskender tarafından alınması Akdeniz'deki Fenike egemenliğine son verdi. Parçalanan birliğin son kalıntıları olan yerel beyler kısa süre içinde İskender'in ordusuna teslim oldu. Batı Akdeniz'deki Fenike uygarlığı son bulsa da meşaleyi onların kurduğu Kartaca devraldı. Ne var ki, tarihin yetiştirdiği en büyük kumandanlardan biri olan Hannibal'ı yetiştiren Kartaca'nın sonu acı oldu. Phön savaşlarının ardından Kartaca'yı ele geçiren Romalılar, kentte taş taş üstünde bırakmadılar. 

Fenikeliler'in tarihe mal olmasından sonra bu bölge sayısız ulusun etkiliği altında kaldı. Samileri Giritliler, Latinler, Yunanlılar, Haçlı Seferleri sırasında Normanlar ve İ.S. 636 tarihinden sonra Araplar, Osmanlılar ve sonraki dönemde Fransızlar bu topraklara damgalarını vurdular. Bütün bu halkların karışımı olan Lübnanlılar bugün kendilerini Fenikelilerin torunları olarak görüyorlar. Aslında bugün Lübnan'ın tüm Ortadoğu'daki konumuna bakınca haksız olduklarını söylemek çok güç. Tarihte Fenikeliler bu bölgedeki yerel krallıklarla Yunan-Latin medeniyetleri arasında bir bağlantı unsuru olmuşlardı. Aynı şekilde bugün Lübnan İslam dünyası ile Hıristiyan dünya arasında bir köprü görevi görmeye çalışıyor. Her ne kadar kendisini yutmak için bekleyen düşman güçlerin tam ortasında kaldıysa da...


Fenikelilerin İnsalığa Hediyesi ; Alfabe...
Denizci ve tüccar bir toplum olduğu için Fenikeliler bir süre sonra bir yazım sisteminin gerekliliğini hissetmişlerdi. Çünkü yapılan hesapların kütüklere geçirilmesi ve kayıt altına alınması zorunluluğu çıkmıştı. Bu nedenle önce Mısır hiyerogliflerinden hareket ederek bir alfabe sistemi geliştirdiler. Alfabe 22 harften oluşuyordu ve tümü sessiz harfti. Alfabe sağdan sola doğru okunuyordu. İ.Ö. 8. yüzyıldan itibaren Fenike alfabesi tüm Akdeniz bölgesine yayıldı. Bugün kullanılan tüm Avrupa alfabeleri Yunan alfabesi aracılığı ile alınan Fenike alfabesinden gelmektedir. 

-Sonraki Konu: Onlara Ne Oldu? Keltler-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails