1 Şubat 2011 Salı

Antik Mısır IV

 CESEDİ SARIP SARMALAMAK




Mısırlılar, öte dünyadaki yaşam hazırlıklarına çok özen gösteriyorlardı. Bireyi ölüme teslim etmek için onu korumak ve bedensel olanlar dahil onun tüm gereksinimlerini karşılamak gerekliydi. Hanedanlar öncesi çağda ölüler çöle gömülüyorlardı. Kuru kum beş bin yıldan önce yaşamış erkeklerle kadınları neredeyse bozulmamış cesetlerini bize ulaştırdı. Bundan sonra büyük mezarlarla lahitlerin kullanılması ölünün kalıntılarının artık eskisi gibi tamamen kuruyamadığı için çürümesine yol açtı. 1. hanedandan itibaren yüksek toplumsal sınıflar için mumyalama kullanıldı.


Kanope


Bir masanın üstüne konulan ceset iç organlarını çıkarmak için bir kenarından yarılıyordu. Yaşam merkezi olan kalp yerinde bırakılıyordu. Beyin uzun, kıvrık kancalar yardımıyla burundan çıkarılıyordu. Sonra uzun bir süre boyunca ceset kurutucu bir maddeye “salnitron” (güherçile) batırılmış olarak bekletiliyordu. Bunun ardından dokulara esneklik vermek için ceset reçine, yağ ve çeşitli baharatlara bulanıyordu. Daha sonraki evre, cesedi dış etkilerden korumak için keten şeritlere sarmaktı. Cesetten çıkarılan organlar kısmen işleniyor ve ölüm tanrılarına emanet edilen dört testiye (kanope) konuluyordu. Daha az karmaşık ve pahalı işlemlerde vardı. Mumyalama işlemleri işe özgü ameliyathanelerde tamamlandıktan sonra, mumya lahde yerleştiriliyordu. Bu gerçek cenaze zamanıydı. Ölü, mezara öküzlerin çektiği bir arabayla götürülüyordu ve eşya, heykel, kanope testisini taşıyan uşaklar cenaze alayının ardından geliyordu.



Ölünün gömüleceği yerde rahipler “ağzın açılması” başlıklı bir tören duası okuyorlardı. Bu ayin ölüye öte dünyada yaşama olanağı vermek için temel bir gereklilikti. Adak sunmanın ardından lahit daha büyük bir lahdin içine konarak mezar kapatılıyordu. Mısırlılarda öte dünyada yaşam bu dünyada iyi yaşanan hayatın ödülü olarak kabul ediliyordu.





Ölüler tanrısı çakal Anubis, ölüye öte dünya yolculuğunda eşlik ediyor, onu tanrısal mahkemenin huzuruna çıkarıyordu. 42 tanrının ve baş yargıç Osiris’in huzurunda, simgesel olarak terazinin kefesine konan ölünün “kalbinin ağırlığı” ölçülüyordu. Diğer kefede Maat’ın (adalet) simgesi olan bir tüy bulunuyordu. Sonuç olumluysa, ölü öte dünya yaşamına giriyordu. Olumsuzsa korkunç bir canavar tarafından yutuluyordu.



          Anubis


Kalbin tüyle tartılması


Ölünün cezadan kaçmak için doğru formülleri bilmesi gerekiyordu. Bunlar Ölüler Kitabı’nı oluşturuyordu. Bu kitap papirüse yazılmış dualar, yakarışlar, büyülerden meydana geliyordu ve lahitteki cesedin yanına konuyordu.






Ceset, çadırlarda yaşayan mumyacıların ameliyathanelerinde 70 gün kalıyordu. Mumyalama işlemini denetleyen tanrı Anubis, genellikle çadırın altındaki mumyayla birlikte resimleniyordu. Hazırlık aşamasında kullanılan hiç bir şey natron dahil atılmıyordu. Her şey büyük boy testilerin içine konup ölüler kentinde saklanıyordu.

4 yorum:

  1. Seviyorum bu blogu ben ya:).çok yararlı bilgiler ediniyorum..
    Bu arada sevgilim Mısır'a gidelim diye tutturdu ama bu sefer Mısır'da ortalık karıştı şansa bak.Çok güzel olacaktı oraları görmek :(

    YanıtlaSil
  2. Aynen canım yanarım yanarım ben görmeden isyan çıkmasına yanarım

    not: bende senin blogunu seviyorum :)

    YanıtlaSil
  3. mısır'ın ve tibetin ölüler kitabını almıstım ben. ama neden aldım hatırlamıyorum.
    resım hocam, bu kıtaplarda yayınlanmamıs , dunya ve hayatla ılgılı bır cok gercek oldugunu soylemıstı. kıtapların ıkısını de yarım bırakmıstım.

    YanıtlaSil
  4. Neden yarım kaldı sıkıcı mı geldi? Bende o kitaplar yok alayım okuyayım merak ettim gerçekten sevgiler

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails